içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Datça’nın Ressamı Oğuz Tığlı’dan Güz Sergisi …

Datça’nın Ressamı Oğuz Tığlı’dan Güz Sergisi …

Datça’nın Ressamı Oğuz Tığlı’dan Güz Sergisi …
Haberi Sesli Dinle

Datça’da Limanında demirli sıra sıra dizili her türden teknelerinde serinleten akşam esintisinin  dinlendirici atmosferinde turistler tatil sohbetine  dalarken, Belediye’nin Liman Sanat galerisinde ise Ressam Oğuz Tığlı’nın  ‘Güz Sergisi’nin  açılışında sanatseverlerin sohbet konusu  sanat oluyordu.

Suluboya Ressamı Oğuz Tığlı’nın gelenekselleşmiş Sonbahar Sergisi bu yıl 18-24 Eylül 2023 tarihleri arasında sanatseverlerin karşısına çıktı. Sergiyi gezerken , 2019 yılında ‘Sanatım Dergisi’nde yayımlanan  kendisiyle yaptığım  röportajda sözleri aklıma geliyordu. Usta Ressam Oğuz Tığlı’nın aşağıdaki röportajında, sanat yaşamı, Datça Aşkının hikayesi  ve Suluboya resim sanatı konusunda anlattıklarının Datça’daki tatilcileri  ve sanat severleri  Datça Limanındaki Sergiye götüreceğini düşünüyorum.

Sulu boya Ressamı Oğuz Tığlı ile resim sanatı üzerine bir sohbet...

Datça’da Sanat Sokağı’ndaki Atölyesinde röportaj için gittiğimde, resim yaparken buldum. Konuşmaktan çok yarattığı doğanın renklerini yansıttığı resimleri ile konuşmayı yeğleyen, Datça’nın en eski ressamı Oğuz Tığlı’ya soru sormak da zor oldu. Ben yine de, aşağıdaki soruları sorup cevabını almayı denedim. Zevkle okuyacağınızı düşünüyorum.

Adil Çulhaoğlu; Atölyenize her gelişimde, fırçanızı bir suya, bir sulu boya takımındaki renklere daldırıp kağıt üzerinde resim yaparken görünce, resim dersinde önce karakalemle çizdiğimiz resimi boyamak zordu. Sulu boya resim yapmanın sırrı nedir? Çoğu Ressamlar akrilik boya kullanırken, siz neden sulu boya?

Oğuz Tığlı: Sulu boya çok eski bir tekniktir. İlkel çağlardan itibaren renkli toprakla suyu karıştırıp macun yaparak mağara resimleri yapılmıştır. Zamanla teknik geliştikçe,renkler ve malzemeler çoğalmış, sulu boya sistemleri de gelişmiştir.Su ve boya birleşince onları bir arada tutamazsınız, ve biraz da kendi resimlerini kendileri yapar. İkisinin birleşmesi ile tonlar çoğalır, renkler su sayesinde birbirlerinin içine girerek değişik nüanslar yaratır. Bu arada ressam da suyu kontrol ederek kendi ustalığını konuşturur. Akrilik boya da çok sulandırıldığı zaman, sulu boyaya benzer neticeler elde edersiniz ama çıkan iş daha serttir. Sulu boya zevk işidir. İnsan suyun ve boyanın akışına kendini kaptırır gider. Ama suluboya zor zanaat aslında. Diyelim ki yanlış rengi vurdun. gitti bütün çalışma.. Düzeltmenin imkanı yok, yeni bir kağıt çekersin, baştan başlarsın. Ama renkler çoğaldıkça daha çok mutlu olursun. Bu nedenlerle, ben de tercihimi sulu boya yönünde kullandım.

A.Ç: Resimleriniz için konu seçmenizde, çocukluğunuzun geçtiği Ankara’dan çok, yaz tatili geçirdiğiniz Eğirdir Gölü’nün etkisinin büyük olduğunu 2007 yılında yazdığınız bir notta belirtiyorsunuz. Resme başlamanız ve sanat geçmişinizi anlatır mısınız. ulusal ve uluslararası sergileriniz…

Oğuz Tığlı: Evet çocukluğum Eğirdir’de geçti sayılır. Babam Köy enstitülerinde geçici başöğretmen olarak çalışıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında okullar inşaa ediliyor, açılıyor, öğrenciler toplanıyor, okutuluyor ve hatırladığım kadarıyla, köy köy dolaşıyordu ve köy enstitülerinde öğretmenlik yapıyordu, babam. Bu arada annem ve ben de, bazen dedemin evinde kalıyorduk. O sayede biraz da olsa  tabiatı tanıyordum. İlkokulun ilk senesini Eğirdir’de okudum ve bu arada ufak tefek çizimle resme adım attım sayılır. Babamın beni Ankara’da akademide okuyan birinin yanına özel resim kursuna gönderdiğini hatırlıyorum. Liseden sonra çalışma hayatına atıldım. Askerlikten sonra yağlı boya çalışmaya başladım. Sonra ekonomik şartlar nedeniyle matbaacılık, reklamcılık ve fotoğrafçılık ile uğraştım. Reklamcılık çalışmaları sırasında suluboya ile tanıştım ve sulu boya resim yapmaya  hız verdim sayılır. İlk kişisel sergimi 1991 yılında İstanbul, Kadıköy Dadyados-t Sanat evinde açtım.1992 yılında aynı yerde 2. Sergimden sonra Datça’ya taşındım ve sergilerimin çoğunu Datça’da açtım. Ankara, İstanbul, Antalya şehirlerinde de kişisel sergiler açtım ve karma sergilere de katıldım. Yurtdışında sadece 2002 yılında Almanya’nın Bremen kentinde kişisel bir sergi açtım ve bir  de karma sergiye katıldım. Çalışmalarımda doğayı ve onun güzelliklerini yansıtmayı seviyorum. Datça’nın doğası da bana bunu sağlıyor.

A.Ç  En eski resim tekniği kömür ile yapılan mağra resimleri, Freskler,ikonalar,kağıtlar.Renkli taşlar,kök boyalar gibi doğadan elde edilen boyalar ve Osmanlı döneminde Fransız ressamların İstanbul manzaralar ve potreler yapmalarıyla ülkemize gelen resim sanatı. Günümüzdeki resim sanatını nasıl buluyorsunuz.?

Oğuz Tığlı: Çin ve Uzak doğuda gelişen resim tekniği dinimizce yasaklandığı için Osmanlıda pek gelişmemiştir. Daha çok kaligrafi dediğimiz hat sanatı ve resmin bir kolu olan minyatür sanatı gelişmiştir. Bütün bunlar, el yazması kitaplarda, duvar süslemelerinde, duvarlara asılan ve hat sanatının şaheserleri olan eserler günümüze kadar gelebilmiştir. Diğer sanat kollarının yanısıra resim de Cumhuriyet’ten sonra gelişmiş ve her gün bütün dünya ile birlikte ileriye dönük çalışmalar devam etmektedir. Sanatçı çalışmaları ve yaşamı ile toplumu doğru yolda etkileyip onu bir noktadan alıp diğer bir noktaya yücelten biri olmalıdır.

A.Ç Almanya’da Bremen’de bir süre yaşadınız ve sergi de açtınız. Resim sanatı ve sanatçıların Almanya ve ülkemizdeki yaşamını kıyaslarsanız neler söylersiniz?

Oğuz Tığlı:  Almanya ekonomik gücü olan bir ülke. Elbette ki resim veya güzel sanatlar  da, ekonomik gelişmeye bağlı olarak kat be kat ileridedir. Her ülke sanatçısının ayrı dertleri vardır. Ama daha özgün bir ortamda çalışmanın getirdiği rahatlığı da inkar edemeyiz. Bu arada ressamlarımız alman meslektaşlarımızdan pek aşağı kalmadıklarını zaten ispatlamışlardır.

A.Ç Datça’ya geldiğim 1997’de,Eski Datça’da idi atölyeniz. Yaz sezonunda gelen ressamları saymazsak tek ressam olarak siz vardınız. O günden bugüne 22 yılda Datça’da sanatın geldiği noktayı nasıl değerlendiriyor sunuz ?

Oğuz Tığlı: Sizinle 1997 den beri tanışıyoruz. Ama benim ilk Datça’ya gelişim, bir arkadaşımla 1959 ya da 1960 yılında Marmaris’te yürüyerek olmuştu. Bugünkü Aktur ‘un olduğu yer Çiftlik koyunda 1 gece kalmıştık . Elbette ki Sanat çalışmaları yönünde gelişti, Datça. Yeni yeni yerleşen bir çok sanatçı var ve çalışmaları var, Datça’da. Başka bir gerçek ise, çalışmaların değerlisi, değersizi de var. Eskiden sadece bir Galeri vardı çatal mağarada, bir de arada bir sergi açılabilen Öğretmenevi fuayesi. Şimdi 4 galeri var ve sıraya girmek gerekli. Tablo alanların sayısı az ama yerli yabancı turistlerin sergilere ilgisi var, bu da bizleri mutlu ediyor. Özellikle yabancılar bizdeki sanatı da tanıyor. Güzel buluyorum.

A.Ç Yurtiçi ve Yurt dışında sergiler açan bir sanatçı olarak, sizce Sanatçı- Galerici ilişkisi nasıl olmadır?

Oğuz Tığlı: Sanatçı ve galerici birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Galeriler kar gayesi ile hareket eden kuruluşlar olsalar da, sanatkarların çalışmalarının dürüst sergilenmesi, satılması ve ödemelerin düzgün yapılması sanatkar , için en önemli unsurdur.

A.Ç  Gördüğüm kadarıyla, kağıt üzerine sulu boya resimler yanında, bez ve ahşap üzerine boyama resimler de yapıyorsunuz. Bu çalışmalarınızı anlatır mısınız.

Oğuz Tığlı: Sulu boya çalışmalar yanında ayrıca,ahşap ve kumaş üzerine ve süslemeler yapıyorum.Ayrıca camaltı resimler,aynalar,çerçeveler vb.resimler yaptığım objeler.Kısacası atölyede resim sanatıyla ilgili her çalışmayı yapıyorum diyebilirim.

A.Ç  Bize ayırdığınız zaman ve röportaj için teşekkür ediyor, Datça’daki çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Tarih: 20-09-2023

FACEBOOK YORUM
Yorum