içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İhsan Tunay hocayı da kaybettik

Yaşam ne kadar acımasız…  Uzun yıllardan bu yana birlikte olduğumuz bir dostu kaybettiğinizi Facebook’tan öğreniyorsunuz. Önce inanmak istemiyorsunuz, soruyorsunuz ve sonra öğreniyorsunuz ki; okuduğunuz haber doğruymuş. Üzülüyorsunuz; önce inanmıyorsunuz, sonra da gerçeği kabulleniyorsunuz.

Ölümün beklenmeyen bir anda gelen kaçınılmaz bir son olduğunu biliyorsunuz, sonra düşünüyorsunuz; yaşa bakmayan her ölüm erkendir diyorsunuz.  Elli yılı aşkın süre önce başladığım basında; sevmeden yazmak zorunda kaldığım yazlardan birisi de tanıdığım bir dostun veya bir bilim adamının ardından yazmaktır. İsteseniz de istemeseniz de kaybettiğiniz o kişi yaşamı boyunca topluma mal oluş ve güzel şeyler vermişse yazmak zorundasınız.

Kısa bir süre önce kaybettiğimiz M. İhsan Tunay’da Türk Sanatında, özellikle Bizans Sanatının yeri dolmayacak bilim adamlarımızdan birisiydi.

Bob Goddard “Centilmen olarak doğmak bir tesadüftür. Fakat bir centilmen olarak ölmek büyük bir başarıdır” sözüyle sanki M. İhsan Tunay’ı işaret etmiş olmalı diye düşünüyorum. 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi öğretim üyelerinden M. İhsan Tunay ile elli yılı aşkın bir birlikteliğimiz olmuştu. Zorunlu durumlar dışında pek ayrıldığımızı da söyleyemem. Yakın bir dost, iyi bir arkadaştı.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümünde öğrenciyken tanışmıştık. Onu kaybedişimize kadar da dostluğumuz, arkadaşlığımız hep sürmüştü…

 M.İhsan Tunay Mekteb-i Sultaniye-i Sıhhiye Nazırı İbrahim Paşa’nın torunu, Mustafa Refik Bey ile Ayşe Hanımın oğluydu. İstanbullu köklü bir ailenin oğluydu;  1941 yılında Bakırköy’de dünyaya gelmiş, Pertevniyal Lisesinden mezun olmuş, sonra da arkeoloji eğitimi almak istemişti.

Arkeoloji ve Sanat Tarihi’nin Türkiye’de bilimsel yayınlar dışında toplumla henüz tanışmadığı yıllarda önce ben sonra o birer yıl arayla mezun olmuştuk.  O yıllarda yaşamış olmamız belki de şanstı; üniversiteyi bitirenler zorlanmadan iş bulabiliyordu. Ben İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünde, İhsan’da İstanbul Arkeoloji Müzelerinde göreve başlamıştık.

Şimdilerde gülerek anımsıyorum; bizim mezun olduğumuz yıllarda arkeoloğuz dediğimizde çoğunun aklına mezar kazıcısı geliyordu. O yıllarda arkeoloji konusundaki yazılar daha çok bilimsel ağırlıklı olduğundan topluma pek inememişti. Belki de o zamanlar bazıları böyle düşünmekte haklıydılar.

Görevlerimizin yanı sıra basında da kendimize yer bulmuştuk. Ben önce Tercüman, sonra da Bizim Anadolu gazetelerinde; İhsan’da Akşam’da arkeoloji ve kültür ağırlıklı yazmaya başlamıştık. Sümer Atasoy’da dergilerde bu tür konuları işliyordu.  Bugün rahatlıkla söyleyebilirim: üçümüz arkeoloji, sanat tarihi ve kültürel konuları topluma indirmeye çalışıyorduk. Aynı yıllarda Y. Mimar Zeki Sayar Arkitekt, Çelik Gülersoy’da Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni’nin sayfalarını bizlere açmıştı.   Kısacası sürekli yazıyorduk…

Tunayların Şişli’deki evinde bir akşam Topkapı Sarayı uzmanlarından Hülya-Turgay Tezcan çiftiyle birlikte olduğumuzda İhsan, İstanbul Üniversitesi Bizans Sanatları Kürsüsüne asistan olacağını söylediğinde hepimiz ona karşı çıkmış müzelerden ayrılma, orada neyle karşılaşacağını bilemezsin demiştik. Ne var ki, Tunay ve eşi karalıydı, birkaç gün sonra da  İstanbul Arkeoloji Müzelerinden ayrılarak Bizans Sanatları kürsüsüne asistan oldu.. Tunay çalışkan ve tuttuğunu koparan bir kişiliğe sahipti üniversitede özveriyle çalıştı, hocasına her yönüyle yardımcı oldu, yurtdışına  bile giderek onun yayınlarına kaynak bile topladı. Üniversitede bu çalışmaların yaparken bazılarının kıskançlığını çekmemek için başarılı olduğu yazı hayatından koptu.  Bu arada  “Bizans duvar teknikleri ile tarihleme” konulu teziyle doktorasını verdi ve  yardımcı doçent oldu. Ancak ne olduysa ondan sonra oldu; bazılarına yaranamadı, kısacası daha da yükselmesinin önü kesildi. Buna kimlerin neden olduğunu olayları yakından tanıyanlar biliyor, onun için o konulara girmek istemiyorum.

 Ne acıdır ki; Yardımcı Doçent olarak emekli oldu. Yeri gelmişken belirtmek isterim ki; profesör unvanını alamamakla beraber bence gerçek bir Bizans Profesörüydü. Ayasofya Müdürlüğüm sırasında öğrencileriyle gelir ve Ayasofya başta olmak üzere İstanbul’daki Bizans eserlerini çoğu hoca gibi kürsüden değil yerinde anlatırdı.  İmkân buldukça da onları Yunanistan ve İtalya gibi Bizans eserlerini ağırlıklı oluğu ülkelere de götürmüştü. Sözün kısası gerçek bir hocaydı. Kendisinden çok şey öğrenmiştim. Yakın tarihlere kadar Bizans konusunda bir şeyler yazarken İhsan’ın fikrini almak bir yana kaynak bilgisinden yararlanırdım. Bizans duvar tenkitleri ile tarihleme konulu doktora tezi çok önemliydi. Sonraki yıllarda bu tezi ve Bizans sanatı araştırmalarını fasiküller halında yayınlayıp satanlar olduğu söylenmiştir. Kısacası bilimsel yönden çok istismar edilmiş, sırtından yararlananlar olmuştu. Ne acıdır ki; bizlerden çok yabancılar onun değerini takdir etmişlerdi. Nitekim Yunanistan Kültür Bakanlığı ülkelerindeki eserleri ve müzeleri görmesi için kendisine ömür boyu giriş kartı vermişti. Bizim ülkemizde ise sadece 65 yaştan ötürü yararlanırsın denmişti.

Dumbarton Oaks’ın, Metropoliten Müzesinin araştırmacısıydı;  bir dönem Anıtlar Kurulu üyeliği yapmıştı.

İhsan Tunay’ın bir de sporcu yanı vardı. Bisiklet Milli Takımına seçilmişti. Türkiye Şampiyonluğu vardı. Bir yarışını izlemiştim. Koyu bir Bakırköyspor taraftarıydı. 1990 lı yıllarda Birinci Ligdeki Bakırköyspor’un Şenlikköy Stadındaki maçlarına birlikte giderdik. Onun ne kadar Bakırköyspor’un taraftarı olduğunu görmüştüm. Aynı zamanda Galatasaray Derneği üyesiydi.

Birkaç ay  öncesine kadar telefonla konuşurduk. Vefatından üç ay öncesi Antalya, Adana ve İstanbul’a gitmek zorunda kalmıştım. Dönüşümde İhsan’ı ararım derken 15 Aralık günü vefat ettiğini ve Zincirlikuyu aile mezarlığına gömüldüğünü öğrendim. Eşi Sanat Tarihçi İnci, oğlu Can başta olmak üzere dostlarının, meslektaşlarının ve öğrencilerinin başı sağ olsun demekten başka elden bir şey gelmiyor.

 

 

Bu yazı 2936 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum