içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Hürraaaa Datça’ya !..

Bir zamanların şirin ilçesi Datça’da yaşayanlar adeta çile dolduruyorlar. Şehri olduran kalabalıktan ürkmüşçesine evlerine kapanmışlar, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmıyorlar. Sorunların üzerine sorunlar binmiş durumdu. Oysa onları çözmekle yükümlü olanlar sanki uykuya yatmışlar, kulaklarını tıkamışlar, gözlerini kapamışlar.

Datçalılar ve sonradan Datçalı olanlar bir zamanların şirin ilçesi neden bu hale düştü, bizleri kimler yönetiyor diye soruyorlar. İnşaatçılar mı, otelciler mi, restoran sahipleri mi?

Bir zamanların şirin ilçesi son yıllarda betona boğulmuş gibi… Her yerde inşaat ve beton… Restoran ve kafelerde gürültü kirliliği en üst seviyede…

Yıllardır Datça’yı yönetmeye çalışanlar denizin öbür yakasındaki Yunan adalarına gittiklerini sanırım;  acaba aradaki farkı, şehirciliğin, mimarinin ve çevreye saygının ne olduğunu anlayabilmişler midir?

Bu yıl da Datça yazlıkçı, tatilci akınına uğradı; şehir normal kapasitesinin çok üzerine çıktı…     

Sıkıntı, şikâyet her yerde…

Gürültü kirliliği, birbirine karışan müzikler, oto teyplerini sonuna kadar açıp tur atan görgüsüzler…

Çözüm; işte o yok… 

Özellikle motor terörü insanlara korku salıyor…

Gencecik çocuklar motorlarla şehir içinde tur atıyor.

Trafik kontrolü… Ben hiç görmedim. O da yok…

Marketlerde, fırınlarda öğleye kadar ekmek alırsanız ne ala; biraz geciktiniz mi ekmek yok… Bir ara içme suyu, yumurtayı bulmak da meseleydi. Marketlerin rafları anında boşalıyor… Bir alan beş alıyor… Fırından on beş ekmek alanı, sekiz keçi peyniri, sekiz de koyun peyniri alanı gördüm. Elektrikler ve içme suyu sık sık kesiliyor… Soğutuculardakiler bundan etkilenince çöpe atılıyor.

Denizle çevrili Datça’da denize girebilmek de başlı başına sorun…  Oteller, restoranlar kıyıları MUÇEV’’den kiralamış, sıra sıra şezlonglar… Adım atacak yer yok. Denize girmek istersen parayı bastırırsın. Kısa bir süre önce bir emlak komisyoncusu Datça’ya parası olan gelsin demişti…

Hani kıyılar halkın malıydı?

Deniz kıyılarının özel işletmeler tarafından kapatılması yalnız Datça’da değil, bütün kıyı şehirlerinin sorunu… İnsanlar korkunç kapitalizmin kıyıları işgal etmesine karşı çıkıyor eylemler yapıyor. Bunun için “Havlu Harekâtı” başlatıyorlar. Kıyılar halkındır, halkın kalacaktır. Kıyılarımız, işletmeler, çıkar projeleri ve betonlarla işgal edilemez diyorlar. Varsa (!)  yetkilileri göreve çağırıyorlar. Havlu Harekâtı Datça’dan sonra diğer kıyı şehirlerde de devam ediyor; Çeşme’de, Ayvalık da…

Yeri gelmişken içimize işlemiş görgüsüzlükten de söz etmeliyiz. Sabahın erken saatlerinde gelerek havlularını yayıp, sandalyelerini koyarak akşama doğru gelenlere,  iki üç kişinin en azından on kişilik yeri kapatanlara ne demeli?

Kısacası Datça’da sorumsuz yönetimlerin yanı sıra görgüsüzlükte diz boyu…

Restoranlar, kafelerde fiyatların yanına yaklaşılır gibi değil…

Datça Belediyesi elim kolum bağlı diye yakınıyor;  bizde  suç yok diyor..

Yaklaşan yerel seçimde suçun kimde olup olmadığı belli olacak sanırım. Datça CHP’nin kalesi diyenler sanırım yanılmışız diyecekler…

O zaman belediyenin işi yalnızca çöp toplamak, betonlaşan şehre yapı izni ve ruhsat vermek mi diye insan elinde olmadan düşünüyor.

Datça’nın perişanlığını çarpıklığını en güzel şekliyle Sedat Kaya gözler önüne sermişti. Benim de paylaştığım altına imza atılacak  “Oku Datça yitip giden senin hikâyendir” ve “Laf-u güzaf” ibretlik, ders alınacak iki yazısında gerçekleri gözler önüne sermiş…

Datça Yerel Gündem’de Datçalılar şikâyetlerini her gün gündeme taşıyor…

Datça’nın bu duruma düşmesinde bizlerin; gazetecilerin, turizm yazarlarının ve televizyoncuların büyük payı var. Sürekli bu şirin ilçeden, güzelliğinden, denizinden, havasından söz ettik… Bunları okuyanlar Bodrum’u, Marmaris’i, Kuşadası’nı berbat ettik; şimdi de bu şirin kasabayı da onlara katalım dediler.

Hürraaaaaaa….

 

Bu yazı 3038 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum