içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

DEĞİŞİM DEĞİL TASFİYE

Türkiye değişim istek ve rüzgarıyla CHP’nin sayesinde tanıştı. Aslında  sadece CHP’nin değil, ülkenin toptan değişime ihtiyacı var.

     Hatta daha da ileri giderek, değişim yerine toptan tasfiyeyi kullanmak lazım. Türkiye’yi bu hale getiren, Anayasa’yı hergün çiğneyen, bu güzel ülkeyi tanınmaz hale getiren kadroları toptan tasfiye etmedikçe, Türkiye’ye ve iyice ayrışan insanlarına artık rahat ve huzur yok.  Sürekli AKP’yi suçlayarak bir yere varamayız. AKP’nin kafasına estiği gibi ülkeyi yönetmesine seyirci kalan muhalefete ne demeli? Adam gibi muhalefet yapsalardı, görevlerinin hakkını verselerdi eğer, Türkiye bu noktalara gelirmiydi hiç?

     Öyle fazla gerilere de gitmeye gerek yok. Daha yeni seçilen Parlamento, eski-yeni üyelerinin de maaşlarını iyice arttırarak, 2-3 ay geçmeden tatile çıktı. İçlerinden biri de (Yahu ne tatili, ülkenin bunca sorunu varken nereye gidiyoruz) demedi. Hiçbiri emeklinin maaşını arttırmadan, kendilerine yapılan astronomik zammı reddetmedi. Mebus zammı söz konusu oldu mu, iktidarla muhalefetin arasında müthiş bir koalisyon oluşuyor. Geçmişte yumruklaşan mebuslar bile canciğer kuzu sarması oluyorlar hemen.

     Ülke ister istemez, Başkanlık sistemine geçti. Doğru dürüst tartışılmadan, görüşülmeden geçmek zorunda kaldığımız bu sistem, ülkeye hiçbirşey kazandırmadığı gibi, çok şey de kaybettirdi. Önce güçlü devlete zarar verdik. İyi yetişmiş çok değerli kadroları dağıtarak yerine  liyakatsiz ve tecrübesiz yandaş ve partilileri doldurduk. Kurumların içini boşalttık, orduda, güvenlik güçlerinde, yargıda korkunç tasfiyeler yaptık. Beraber yürüyüp beraber ıslanılan kadroların ihanetiyle başbaşa bıraktık Türkiye’yi. Sonrada aldatıldık, diyerek masum rolüne büründük. Tüm bu rezaletleri birlikte yaşamadık mı?

     Paramızı har vurup harman savurduk. Devleti gırtlağına kadar borca batırdık. Zihni sinir ekonomi modelleriyle, zaten can çekişen ekonomimizi beter hale getirdik. Tüm kamu zenginliklerimizi, fabrikalarımızı, kurumlarımızı beş-on paraya elden çıkardık. Özelleştirmeyi yandaş güzelleştirmesi haline getirdik. Artık kenarda kıyıda kalanları da elden çıkarıyoruz. Hangi birini anlatayım sizlere? Beraber yaşamadık mı bunları, hala yaşamıyor muyuz? Büyük Ortadoğu projesinin eşbaşkanı değilmiydik? İşte şimdi o projeyi hayata geçirmek için dev adımlar atıyoruz galiba.

     Ne demek bir ülkeye 12-13 milyon ne idüğü belirsiz yabancıyı sokmak? Başımıza bela olan ve demografik yapımızı bozan, hatta biraz daha ileri gideyim ülkenin güvenliğini ciddi olarak tehlikeye düşüren bu gürühu, yıllardır besleyip duruyoruz. Kendi insanımızı doğru dürüst doyuramazken, milyarlarca doları bunlara sarfetmek ve Türk insanından daha iyi yaşatmak, kimin aklı acaba? Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olmasın bu iltica-mülteci kasırgası? Kim durduracak bunu, kim hesabını soracak ve kim hesabını verecek bu rezaletin?

     Korkunç bir çevre katliamı yapıyoruz yıllardır. Araplaşmaya özenen yönetim ve toplumdan sonra, şimdi de doğamızı  Araplaştırıyoruz, çöle çeviriyoruz yeşil Türkiye’yi. 2-3 ülke büyüklüğündeki ormanı madenlere kurban ettik.  Şimdi de  çok değerli yerlerimizi imara açıyoruz. Istanbul’daki tüm askeri tesislere ait arazileri bile satıyoruz. İnanılacak gibi değil ama, yapıyoruz işte. Kafayı mı sıyırdık acaba? Ülkede öyle işler oluyor ki, şaşmamak mümkün değil. THY pilotları kokpitte  namaz kılacaklarmış. Diyanet mesai saatlerinin Cuma’ya göre ayarlanmasını istiyormuş. Hafta tatili de Cuma’ya kalabilir.

     Değişim filan değil, toptan tasfiyeyi düşünmeliyiz artık. Demokratik bir toptan tasfiye, oyla yani.. Yerel seçimlerde AKP’yi hezimete uğratabilirsek eğer, genel seçimleri bir yıl erkene çekebiliriz. Siyasetçiler bunu elbette istemezler ama, geçim sıkıntısı çeken ve gelecekten iyice kaygılı halk, seçime zorlar Türkiye’yi. Türkiye’nin önü yeni ve genç siyasetçilerle, yıpranmamış ve tecrübeli bürokratlarla, dini siyasete alet etmeyen ve Anayasaya gerçekten sadakatle bağlı olan kafalarla açılır. Güzel ülkemiz ancak böyle düze çıkar. Toptan tasfiyeyi milletçe başaramazsak eğer, mevcut kadrolarla havanda su döğmeye devam ederiz.

 

                                              CAN PULAK

Bu yazı 1763 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum