içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

CHP’de değişim rüzgarları!.

Cumhuriyet tarihimizin en önemli ve en kritik seçimi CHP’nin ve ona gönül bağlayanların beklentileri dışında sonuçlandı. Üzülenler kadar partiye küsenler de oldu. Seçim öncesindeki coşkunun bir daha yaşanması bence biraz zor…

Bu seçim eşit koşullarda yapılmadığı da bir gerçektir. Örneğin bir futbol maçının taraflardan birinin birkaç gollük avansla başlaması gibi… Buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu büyük bir çaba göstererek seçimi kazanmak için ellerinden geleni yaptılar. Aradaki fark fazla değildi. Onlarca vatandaş yapılan ve sayıları tam bilinmeyenlerin, dış ülkelerden gelen oyların kime kaydığını düşündüğümüzde ortaya farklı bir sonucun çıkacağı da açıktır.  

Bu seçimde CHP öncekilere göre çok daha fazla oy almasına rağmen ne cumhurbaşkanlığını kazandı ve nede mecliste çoğunluğu elde edebildi. Oysa seçim öncesi beklentiler bunun tam tersiydi.

Her başarısız seçim sonunda suçlu(!) aranması veya yapılan yanlışları bir kişinin üzerine yüklemek âdetimizdir. Nitekim de öyle oldu; seçim Kılıçdaroğlu’nun yüzünden kaybedildi diyenler bile oldu. Çok tutulan bir televizyon yorumcusunun onu incitecek sözler söylemesinin yanı sıra CHP içerisinde değişim sesleri yükseldi. Kısacası CHP’de kurultay ve ünümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler öncesinde kazan kaynatıldı. Garipliğe bakın ki; Kılıçdaroğlu’nun en yakınlarından da bu sesler ima yollu edildi.  Tarihi bilen bilir; bizde Roma tarihinden günümüze kadar gelen bir söz vardır;  “Sende mi Brütüs…”

Değişimi ortaya atanlar parti yönetiminin değişmesiyle mi, yoksa Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan ayrılmasını mı istiyorlar?

Değişim diyenler değişimin altı nasıl doldurulacak; bu konuda bir açıklama yok.

 Bunu açıkça söylemekten çekiniyorlar. Yapılan seçimde ne tür yanlışlar yapıldığını da ortaya atıp tartışmıyorlar.

Değişim tamam da nasıl bir değişim?

Genel Başkanın gitmesi mi?

Tamam, genel başkan gitsin de yerine kimi öneriyorsunuz. Bu konuda açık cevap veremeyip eveleyip geveliyorlar. Gelmesini istediğinizin veya geleceğin sorunları çözecek bir programı var mı?

Seçim öncesinde bir takım yanlışların yapıldığı açıktır. Bunu çıkıp söylemeyenler şimdi değişim diyor…

Öncelikle altılı masayı oluşturan partilerden yararlanıp yararlanmayacağını tartıştınız mı/?

AKP kökenli Deva ve Gelecek partileri kurulduğunda iktidar partisinden milletvekili değil oy bile devşiremedi. Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu ülkenin birçok yerini dolaşırken onlar ne yaptılar? 

Bence yarar sağlanmadığı gibi onlara bir de bol keseden milletvekilli verildi. CHP listesinden kazandıktan sonra hepsi kendi partilerine gittiler. Acaba herhangi bir oylamada kimden yana parmak kaldıracaklar?

CHP listelerinde altılı masadakileri gücendirmemek için yanlışlar yapıldı. Ön seçim tam olarak yapılmadı. Siyaseti meslek olarak edinenler; sayısını bile bilemediğim kaç dönemdir bir kez daha   meclise girdiler..  Gençlikten söz ediliyor ama milletvekilliği meslek edinenler yüzünden listeye giremiyorlar. Bu durum yanlış değil mi?

Değişim olursa bunlar düzelecek mi?

Sizleri bilemem ama ben sanmıyorum.

Değişim de lider önemlidir. Kitleleri peşinden sürükleyecek bir lideriniz var mı diye adama sorarlar. Geçmişte 1970’li yıllarda Karaoğlan lakaplı Bülent Ecevit ortaya çıkmış, İsmet İnönü’ye karşı partide değişim yaşatmıştı.

CHP altılı masayla birlikte soldan sağa yönelen sağcı parti görünümüne girdiği de açıktır. Türkiye’de 1980’li yıllarda sindirilen; günümüzde yükselişe geçen sol partilere yaklaşmaktan kaçınılması da oy kaybının bir başka nedenidir. Çoğu CHP seçmeni sağa kaymasından ötürü oylarını İşçi Parti’ye vermişlerdir. Seçim propagandalarında altılı masa liderlerini gücendirmemek için laikliğe değinmediler,  cemaatlere, irtica karşıtı olduklarıyla ilgili tek bir söz söylemediler. Anadolu’da sandıklara yetirince hâkim olamayışı da seçimi kaybetmenin bir başka nedenidir.  Ortada bir Mustafa Sarıgül örneği var; ondan ders alınmalıdır. CHP’nin hiçbir zaman milletvekili çıkaramadığı Erzincan da bir ay boyunca kapı kapı dolaştı, insanlarla konuştu ve sonunda milletvekili seçildi. Aynı beceriyi CHP milletvekilleri veya parti görevlileri yapabildiler mi?

Meral Akşener dışında altılı masadaki liderler, partililer Anadolu’da seçim propagandası yapmadılar. Yalnızca Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu ile birlikte birkaç kez büyük şehirlerde podyuma çıktılar. Hepsi o kadar…

 İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’de CHP’ye oy çıkmayışının nedenleri üzerinde durulmalı ve buna çözüm aranmalıdır.

Yaşına rağmen büyük bir gayret sarf ederek, elinden geleni yapan Kılıçdaroğlu’nu seçim boyunca partilileri yalnız bıraktı. Şimdi günah keçisi gibi başarısızlığı ona yüklenmeye çalışanlar haksızlık, vefasızlık ediyorlar. Kaba tabirle linç etmeye çalışıyorlar. Seçimin başarılı ismi Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül bence onlara en yerinde cevabı verdi:

 “Kolay olan başkalarını suçlamaktır. Ben elimi taşın altına koyup Sayın Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye devam edeceğim. Türkiye, meclisi göstermelik hale getiren bu Başkanlık Sistemi’ne mahkûm değildir.”

Toplum psikolojisinin acımasızca en tipik sözü;  kaybedenin dostu olmazdır…

CHP içerisindekilere sormak lazım; kaçınız taşın altına elinizi soktunuz, kendisinin yanında olan medyaya bakıyorum onlar bile onu vurmaya çalışıyor. Yazıktır, günahtır…

Her seçimin bir kazananı bir de kaybedeni vardır. Kılıçdaroğlu da ileri yaşına rağmen müthiş bir yönlendirme ve beyin yıkamaya karşı bütün gücünü ortaya koyan ve şerefiyle yenilen bir liderdir. Saygı duyulmalıdır.

Bizim ülkemizde demokrasiyi benimsemiş ülkelerden bir farkımız vardır. Bizler koltuğu severiz ve ne olursa olsun onu bırakmak istemeyiz…

 

Bu yazı 2257 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum