içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu (Açık Mektup)

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu

CHP Genel Başkanı

Saygıdeğer Genel Başkanım;

 

“Dostun iğnesi batar, ama acıtmaz

Sadece uyarır”

         

Bu ülkede, temiz yürekli, duygulu ve candan insanlar vardı. Zenginin kapısı fakire açık ve gurbet yolları, sonunda mutlaka bir sıcak yurda ulaşıktı. Orada bütün kadınlar ana, bütün kızlar kardeş ve bütün çocuklar evlattı. Oranın taşı arkadaş, toprağı dosttu. Gerçi burada çekilen sefaletin, yoksulluğun derecesi bence malumdu. Fakat, bu maddi yoksulluğun içinde bir manevi varlık bulacağımı sanıyordum.

          Şimdi ne görüyorum? Anadolu... Düşmana akıl öğreten müftülerin, düşmana yol gösteren köy ağalarının, her gelen gasıpla (yağmacı,çapulcu) bir olup, komşusunun malını talan eden kasaba eşrafının, asker kaçağını koynunda saklayan zinacı kadınların, firengiden burnu çökmüş sahte sofuların, cami avlusunda oğlan kovalayan softaların türediği yer burasıdır.         

          Burada bıyıklarını makasla kırptı diye nice fikir ve ümit dolu Türk gencinin kafası taş altında ezildi. Burada, yüzü düşmana dönük, nice vatan mücahitleri savundukları kimselerin eliyle arkalarından vuruldu. Burada, milli timsalin, milli bağımsızlık sembolünün yolu kaç defa kesildi ve kaç defa oturduğu şehrin etrafı isyan silahlarıyla çevrildi. Burada, ben,vatan delisi, millet divanesi; burada, ben harp malulü (savaş gazisi) Ahmet Celal, (Orhan Keskinsoy’da okuyabilirsiniz) yapayalnızım.

          Bunun nedeni,Türk aydını,gene sensin! (yani biziz! O.K.) Bu viran ülke, bu yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun.

          Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin (sözünü geçiremedin, içine geçemedin) Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O,katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi elinde orak,buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki,ne biçeceksin? Bu ısırganlar,bu kuru dikenleri mi? Tabii ayaklarına batacak. İşte her yanın yarılmış halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren şey, senin kendi eserindir., senin kendi eserindir. (YABAN-Y.K.Karaosmanoğlu Sy:99-100 Remzi Kitabevi 1972 basımı)       

Bu size yazdığım beşinci mektup,ötekileri yırtıp,belki de hiç okumadan çöp sepetine attınız. Ben ısrarla yine de yazdım. Yazıyorum, yazacağım.

Lay lay lom dönemlerinde çevrenizde çok insan olabilir. Ama önemli olan bu dönemlerde ayakta kalıp,yeniden yeniden doğup,yol alabilmektir mesele. Siz bu mektubu da belki yine okumadan çöp sepetine atacaksınız. Ama ben bunları bir yerlerde okutacak güçteyim. Bunu özellikle belirtmek istedim.

          Yukarıdaki alıntıya bir tek cümle eklemek gerekmiyor. Bu romanın yazılış yılları 1930 lardır. Ne değişmiş? Ya da neleri değiştirebilmişiz? Yukarıdaki alıntıyı hiçbir siyasi söyleyemez? Bu akademisyenlerin işidir. Partili akademisyenler nerede? Neyse...

Tüm namuslu, yurtsever insanlar içtenlikle, CHP sorununu tartışıyorlar, çıkış yolu arıyorlar, gösteriyorlar.Onları da yakından takip ediyorlar. Bakıyorum da,basındaki akademisyen dediğimiz insanlar bile parti içinde bir taraf gibi. Kaybettiğimiz noktadalar...

Sizin dediğiniz gibi ”Cesur olmak gerekiyor, bedel ödemeden olmaz” bakın çevrenize, en yakınınıza demokrasi için hangi bedeli ödemişler. Çevrenizdeki ve içimizdeki bedel ödeyenler zaten doğru yerde duruyorlar..

CHP nin genetiğinde hala Kuvayı Milliye ruhu vardır. O gizil gücü ortaya çıkaracak kadrolar gerekiyor.

İleride daha da açacağım, şu yerel seçim döneminde, yetki verdiğiniz insanlar buna layık olamamışlardır. Seçimlerde tarafsızlığı bırakın, bazı yerlerde, bazı  aday adayları  lehine çalışmışlardır bile: Bu örnekleri vereceğim. Havada konuşmam, yazmam.

Seçim işleriyle ilgili görevliler bir ikisi hariç görevlerini yapamamışlardır. Gelecek siyasi istikballerini düşünmüşlerdir.

Hep yazdım size, Geziden önceki gibi siyaset yapamayız, yapmamalıyız diye. Ama hala Geziden önceki gibi yaşamayı sürdürüyoruz. Gezi direnişini yaşatan güç 5-6 milyondu. Ve sandığa gitmedi yarısından fazlası. İşte bizim oyumuz orada, sağda falan değil. Siz ne yapabilirsiniz ki, çevreniz bence kuşatılmış durumda. Hep D.Baykal için bu şikayetimiz vardı, şimdi sizi çevirdiler. Ama arkanızda, beğenmeseniz de, bir Önder Sav bile yok!

Artık uzun yazmayacağım, belki kısa diye okursunuz..

Niye kaybediyoruz?

Hala SOL’umuza bakamıyoruz. Hala eskisi gibi siyaset yapıyoruz.

Sayın Genel Başkanım;

Ben Datça’da yaşıyorum. Ama Samsun, Çarşambalıyım.Yirmi yıldır uzaktayım memleketimden. İlişkilerimi sürdürüyorum. Buradan gözüm kapalı sayın Haluk Koç ve İhsan Kalkavan’ın Samsun’a gittiklerinde kimlerle oturup kalktıklarını isim isim söyleyebilirim. Bu insanlar doğrudur yanlıştır. Malatya, Tunceli vs . için de yapı olarak  kimlere gittiklerini bilirim. Çünkü çöküşümüzün nedenlerinden birisi de budur. Peki kimlerle buluşuyor bu vekiller ? Diye soracak olursanız... İl başkanı, ilçe başkanları, varsa belediye başkanları. Bundan doğal hiçbir şey olmaz değil mi? Onlara tabii ki gidecekler. Yanlış şurada;  Bu il, ilçe başkanlarıyla yarışan adaylar nerede? Nerede eski il başkanları, ilçe başkanları? Nerede SHP döneminin militan partilileri? Parti içi mücadelelerde kırılganlıklar, küskünlükler oluyor. Bunları onaracak yörenin M.vekilleridir. Ama ne gezer, M.vekilleri gelecek seçimin kaygısıyla yeni bloklar peşinde koşuyor. O zaman parti sandıklara bile sahip çıkamıyor.

Yeri gelmişken yazayım. Türkiye genelinde 194.704 sandık vardı. Bizim tutanağımıza giren sayı 78.312,yani %40.22.Yaklaşık olarak 120 bin sandıkta yok görünüyoruz.

Ben olsam,sandıklara sahip çıkamayan,tüm yönetimleri görevden alırdım. Alamazsınız, çünkü,bu koordineyi yapan Genel merkez yetkilileri de başarısızdır.

Değerli Genel Başkanım;

Bence ilk yapılacak iş, üyelerimizin tamamının listesini, profilini çıkarıp, yeniden düzenlemek gerekiyor.

Partinin tek seçicisi artık üyedir denmelidir. Üye üyeliğinin tadına varabilsin. Yani onurlandırılsın.

Tüm adaylar; (genel,yerel) üyelerin katımıyla  tespit edilmelidir. Bu da hemen ilan edilmelidir. Üye sayımız inanın artacaktır. Ama öyle naylon üye değil. Bunun kontrolünü biz yaparız. Çünkü aslı varken, sahtesini neden isteyelim?

Gezi Gençliğine de ”Gelin siz seçin,siz seçilin” deme cesaretini gösterelim.

AKP biten, biz geleceksek, Onların tarzı siyaset bitmiştir. Geleceğe bakalım. Gelecek gençliktedir, bilimdedir. Bu gençler aydın, bilimsel düşünen insanlardır. Değerlendirelim.

Bir tek genel başkan yardımcısına, bir tek Parti Meclisi üyesine ön seçim olmadan M.vekilliği vermeyelim. Buyursunlar üyelerle ön seçime.

60 yaş üzeri, benim gibiler duygusalız. Bizi kandırmak kolay. Gençler öyle değil. Kandırmak zor. Uyanıklar. Güvenmiyorlar ve gelmiyorlar.

Unutmadan yazayım, kamuoyu yoklaması yapan tüm şirketleri kapı dışarı edin. Kamuoyu yoklamalarına bakıp, telefonda Samsun’u arıyorum, çok umutluyum. Kardeşime soruyorum, durum iyi bu kez galiba gibisinden ”Ağabey sen yoklamaları bırak, dibe vuruyoruz” Ne anlar, bu çocuk diye kendimi aldatıyorum. O haklı çıkıyor!

Size yazdığım önceki mektuplarda Datça’yı da anlattım. Durum iyi değil, oy kaybediyoruz. Diye. Ama siz okuyamadınız, Genel başkan yardımcılarına da, Genel sekretere de anlattım durumu. Bir genel başkan yardımcısı vardı burada, Datça’dan evli. Tam taraf oldu. Bence sıfırı tüketti. Adını vereyim, Yakup Akkaya. Buradaki oy kaybının tek sorumlusudur. Ortada duramadı. Peki, kazandık ama diyeceksiniz. Bence Pirus zaferidir....

İşte sonuçlar.

Önce 2011 sonuçlarına bakalım: CHP:5744, AKP:2370, MHP:1867, Diğer: 300(12 seçmen sayısına göre)

Bir not daha,CHP nin 5700 oyuna karşılık,tüm partilerin oy toplamı 4600 dür.

Şimdi gelelim 2014 seçimlerine:

CHP:5446,AKP:4149,MHP:1616,HDP:302,DP:117;diğer:203 tür.

CHP nin oyuna karşılık diğer parti oyları toplamı 6387 dir.geçen seçimlerden yaklaşık iki bin fazladır.

Oy yüzdeleri CHP:%46.0,AKP:%36.1,MHP:%13.7,HDP:%2.6

2011 seçimlerinde CHP nin oyu %57 dir.Diğer partilere karşı ilk kez geri düşmüştür. CHP:46,ötekiler 54.

CHP bir önceki seçime göre %11 oy kaybına uğramış. Dahası tüm partilerin aldığından fazla oy toplayan CHP seçmenlerin artmasına(yaklaşık14.000) rağmen oylarını bırakın arttırmayı,gerilemiştir.

Daha da ilginci B.Şehir belediye Başkanı Osman Gürün 6.295 oy alırken,Şener Tokcan(hem de Datça’nın çocuğu) neden Osman Gürün’den 849 oy daha az almıştır?

Datça’da Neden ilk kez bu kadar boş ve geçersiz oy vardır? Bu oylar hangi partiye aittir? İncelenmesi gerekmez mi?

Soruyu yanıtsız bırakmayalım. Bu oylar bizimdir. Almamız gereken oy 6500-6600 dür. Bunu B,şehir oylarında görüyoruz. İnsanlar adaya değil,parti rozetine oy vermiştir. Bu da sevindirici tarafıdır. Ama üyelerle beliren bir aday 2 bin oy fazla alacaktı!

 

Türkiye,sosyal,siyasi ve ekonomik bir deprem geçiriyor.İnsanlar depremin alıklığı,şaşkınlığı içinde ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu sarsıntıları atlatmaları için bir DEPREM ÇADIRIna gereksinimleri var. İşte o çadır CHP olabilir.Herkesin düşüncesi yerinde kalsın,herkes bir partiye,bir gruba bağlı olabilir. Bu deprem atlatılıncaya değin,aynı çadır altında olamaz mıyız? Bunun için kafa yormalıyız. Kısmen anlatmaya çalıştım.Bizim geleceğimiz gençlerdir. AKP ye bir tespihe bile oy verecek binlerce yaşlı var. Onlar eskidir. Yeniler gençliktir. Ama lafını yapıp,onları dışarıda bırakırsak,bu hüsranları daha çok yaşamayız,yaşayamayız! Çünkü partinin ,gücü,takati ,nefesi buna yetmeyebilir.

Şimdilik bu kadar.

Selam, sevgi ve saygılarımla…

(27/04/2014

Orhan Keskinsoy

GSM:0535 5256998    

Datça Kent Konseyi Başkanı

E –posta:orhankeskinsoy@gmail.com

 

Bu yazı 1928 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum