içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Vakit geçirmek; oysa zaman nakittir!

Atasözlerimizin kendine özgü, üzerinde düşünülecek anlamları vardır. Bunlardan birisi de zaman nakittir sözüdür. Zamanın para gibi değerli olduğu; boşa geçirilmemesinin değeri anlatılmak istenmiştir.  Ayrıca herhangi bir şey yapmadan geçirilen her saatin boşa harcanmış olduğu vurgulanmıştır.  Daha doğrusu çoğumuz farkında olmasak bile zaman bir hazine kadar değerlidir. Bütün mesele bunun farkında olup olmamamızdır.

Kim ne derse desin, her konuda üreten, faydalı bir şeyler yapan ve topluma yararlı olan insanlar için ömür çok kısadır. Belki bazılarımız geçmişe bakıp, keşke şunları da yapabilseydim diye düşünüyordur. İnsan yaşlanınca pek çok derdi ortaya çıkıyorsa da gerçekte en önemlisi yalnız kalmasıdır.  Ünlü yazar Andre Maurois böylesi durumları şöyle tanımlamıştı: “Yaşamındaki bütün dostlarını, arkadaşlarını birer birer kaybettikten sonra insan onların yerine aynı değerde yenilerini koyamaz;  çevresinde olup bitenlere karşı ilgi duyarak kendisini yenileyemezse ıssız bir çölün ortasında kaldığını görür.”

Gerçekte üzerinde durulacak bir tanımlama…

Çoğu insan vaktin ne kadar önemli olduğunun farkında bile değildir. Oysa farkında bile olmadan vakit süratle ilerliyor... Çevremde gözlemlediğim insanlara bakıyorum; kimi boş şeylerle uğraşıyor,  onlara ne yapıyorsun dediğimde vakit geçiriyorum diyorlar. Emeklilerden bazıları kahvehanelere gidiyor, kendi gibilerle konuşuyorlar. Sonrada hiçbir fikir üretmeden bizden geçti diyerek kesip atıyorlar.  İstanbul’un Moda semtinde bir gazino sahibi arkadaşım vardı. Bir gün, ileride hararetli hararetli konuşan bir gurubu göstermiş ve bunlar her gün gelir iktidarı tenkit eder, hükümeti düşürür, akşama doğru yeniden kurar ve giderler demişti. Bazen bende onları uzaktan izlerdim; içlerinde çok tanınmış olanlar da vardı.  Bazıları kahvehanelerde okey, pişpirik, tavla oynar; oynamayanlar onları seyreder, kimi bulmaca çözer, kimi de saatlerce oltasına takılacak balığı bekler.  Müslümanlığın ne olduğunu bilmeyenler(!) cami avlularında kendi gibileriyle yarenlik eder, evdeki eşleri dilini bilmediği dini kitapları okuyarak, tespih çekerek öteki dünyaya(!) kendilerini hazırladıklarını sanırlar. Bazıları da komşunun karısının, kızının dedikodusunu yapar. Televizyonların karşısına geçerek, bilgi dağarcığına bir şeyler vermeyen  programları izleyerek  vakit öldürüyoruz diyenlerde  ülkemizde çoğunluktadır. Sabahtan başlayan magazin, dedikodu içerenlerin yanı sıra bir süre öncesine kadar ekranlarda olan evlenme programlarını, suçluları bulmaya çalışan, kendilerini polis veya hukukçu sananları izleyenlerde toplumda az değildir. Bunları ABD kanallarından aktarılarak ülkemize uyarlanan programlar da gözden uzak tutulmamalıdır. 

 Onlara ne yapıyorsunuz dediğinizde hep aynı cevabı alırsınız; vakit geçiriyoruz.

İnsan ömrünün sona erdiğinde yeni bir dünyada gözlerini açacaklarına inanarak bilgiden uzak kalanları her yerde görmeniz olasıdır.  Günlük ciddi gazete, dergi ve kitap okuyarak bir şeyler öğrenmekten kaçınanlar da bu ülkede çoğunluktadır. Neden okumuyorsunuz denildiğinde; ya kitap okurken başım ağrıyor, ya da bu yaştan sonra öğrensem ne olacak diyenlerle de karşılaşırız. Örnekler vererek insanın ömrü boyunca bilgiye, kültüre ihtiyacı olduğunu onlara anlatamazsınız… Kısacası en cahil insan tipi her şeyi bildiğini sanan, gerçekte hiçbir şey bilmeyenlerdir. İşin garibi de bu insanlar ülkelerin kaderini belirleyecek seçimlerde kulaktan dolma bilgilerle oy kullanırlar.

Geçtiğimiz günlerde biri bana haklı olarak senin oyunla benim oyum bir demişti.

Özellikle insanlara bir şeyler veren kitapları okumak son derece önemlidir. Onlara ayrılan zaman hiçbir şekilde vakit harcamak değildir. Kitaplar insanın gerçek dostlarıdır.

Okumak, bilgilenmek konusunda ünlü düşünürlerden iki örnekle yazımı noktalamak isterim: 

Yunus Emre; 

 “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin bu nice okumaktır.”

 

Benjamin Franklin;

 ”Ölünce unutulmak istemezseniz, ya okumaya değer eser yazın veya yazılmaya değer işler başarın.”

 

Bu yazı 1912 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum