içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Türkiye’de komünist ve sosyalist hareketler (I)

Zaman geçtikçe insanların düşünceleri, yaptırımları, işlevleri değişiyor. Geçmiş ile bugünü karşılaştırdığınızda bu değişimi çok daha net görebiliyoruz. Geçmişte yaşananlara bazen hayret ediyor, bazen de gülüp geçiyorsunuz. Yıllar öncesi aydınlardan, yazarlardan bazıları düşünceleri, inançları uğruna pek çok acılar çekmiş, iftiralara uğramış, suçlanmış, hapsedilmiş, yaşamları karartılmıştı. İçlerinden Sabahattin Ali gibi öldürülenler de olmuştu. Bugün bakıyorsunuz; bir zamanlar suçlu denilenlerin çoğunun suçlu olmadıklarının anlaşılmasının yanında bir de toplum olarak onlarla övünüyoruz. Bir zamanlar duvara gamalı haç veya orak çekiç çizmek büyük suçtu. Bugün aynı şeyi yapsanız suçlanmak bir yana kimse çizdiğinize önem vermez, güler geçer. Sanırım yargıda da bunu suçlayacak bir madde bile bulunmaz.

Gündem veya devir değişmiş; dün komünistlikle suçlananlara Moskova’ya git diye hakaret edilirdi. Bugün Moskova’ya iş adamları, emekçiler gidiyor, ekonomik bağlantılar kuruluyor. Günümüzde komünistlikle suçlamanın yerini terörist sözcüğü aldı.

Güler misiniz ağlar mısınız bilemem…

Şimdi o günlerden biraz daha geriye, Milli Mücadele günlerine dönelim.  

Atatürk ve silah arkadaşlarının başlattığı Kurtuluş Savaşı her yönüyle yokluk içerisinde bir milli mücadeleydi. Rus devrimini gerçekleştiren Sovyetler emperyalizme karşı mücadele ederken bir yandan da kendilerine yandaş arıyorlardı. Bağımsızlık mücadelesine girişmiş olan yeni Türkiye onlar için bulunmaz bir nimetti. Bu nedenle de zorluklar içerisindeki emperyalist güçlere karşı savaşan Türklere Karadeniz’den başta silah olmak üzere maddi yardımda bulunmuşlardır. Bir bakıma çarlığı, Romanosların sonunu getiren, 1917 Rus devriminden sonra bağımsızlık mücadelesine girişmiş olanlarla ortak kader birliği kurmayı düşünmüş olmalıdırlar. Kurtuluş Savaşına girişmiş olan Kuvayı Milliyeciler de Sovyetlerden yardım almak için Halil Paşa’yı Moskova’ya göndermişlerdi. Buna karşılık Sovyetler de Yeni Türk Cumhuriyetinin başşehri Ankara’ya büyükelçi Medivani Yoldaş’ı göndermişlerdi. Ayrıca Bakü’deki Türkiye Komünist Fırkası lideri Mustafa Suphi’yi de Atatürk ile görüşmeye yollamışlardı.

Feridun Kandemir’den öğrenildiğine göre Rusya’nın yardımlara karşılık olarak veya devamını sağlamak amacıyla Ekim 1920’de Ankara’da Komünist Fırkası kurulmuştur. . Tarihte gizli kalmış olan bu olay; büyük olasılıkla göstermelik olmaktan ileri gidememiştir. Bundan kısa bir süre önce; 8 Eylül 1920’de yirmi dört kişiden oluşan Rus elçilik heyeti de Ankara’ya gelmiş ve o günlerde yayınlanan Hâkimiyeti Milliye gazetesi de bunu haber olarak yorumlamıştı.

Cumhuriyetin ilanından sonra Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı Atatürk heykelleriyle ün yapmış olan İtalyan Pietro Cononica (1869-1959)  tarafından yapılarak 1928’de açılmıştı. Cumhuriyet Türkiye’sini ve Kurtuluş Savaşını simgeleyen bu anıtta Milli Mücadele sırasında Türkiye’ye yardım eden iki Rus diplomatı Arelov ile France’nin heykeline yer verilmesi de o yıllarda Ruslarla olan dostluğu göstermektedir.  Bu iki Rus diplomatın aracılığı ile Milli Mücadele sırasında silah ve mühimmat yardımı yapılmıştır. Bu yardımlar motorlarla İnebolu’ya taşınmıştır. Büyük Taarruz öncesinde Aralov Rus heyetiyle Akşehir’e gelerek görüşmeler yapmış, iki taraf arasında ilk bağlantıyı kurmuştur.

Türkiye ile Rusya arasındaki dostluk II. Dünya Savaşı sonrasında, koşulların değişmesi, Stalin’in Boğazlar ve Doğu Anadolu’da toprak talep etmesine kadar sürmüştür. Büyük olasılıkla Türkiye’nin NATO’ya girmesine de bu ilişkilerin sonlandırılması etkili olmuştur.

Yazımın ikinci bölümü 26.06.2023 te

Türkiye’de komünist ve sosyalist hareketler  (II)

Bu yazı 2094 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum