içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

YENİLENİR Mİ YİNELENİR Mİ?

Bir olayda karar, olayın taraflarının bilgileri, görgüleri, kültürleri, gelenek- görenekleri ile en sonunda da ahlak ve etiklerine göre şekillenir.

   Laf olsun, torba dolsun, gibisinden söylenmiş sözler olduğu gibi, süzüle süzüle gelen bilgi, deneyim ve yaşanmışlıklar ile dolu sözler de çoktur; bu o toplumun kültür ve tarihi ile de ilgilidir.

     Tersten başlayayım. "Harmanda dirgen yiyen sıpa, bi daha gelir mi, sapa"!.. Sözcükler Türkçedir de, bazılarının dağarcığında olmayabilir,   onlar da lütfen TDK'nın sözlüğüne bı zahmet baksınlar.

    "Elini taşın taşın altına koymak"!..

    "Üç koyunu güdememek"

    "ACEMİ NALBANT, GAVUR EŞEĞİNDE ÖĞRENİR!.."

    "Ekmek elden, su gölden!.."

     “Acemi Katır, Kapı Önünde Yük İndirir”

     "Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğu eksik etmez"

     Bu özlü sözler sürer gider. 

     Buraya nereden mi geldim, anlatayım. Son günlerde özellikle muhalefet cenahı SİYASETTE, yerel seçimlerin  yaklaşması ile bir hareketlenme görülüyor.

    İktidara, iktidarın kişileri ve İktidar Partileri için bir şey demek istemiyorum. Onların parası var, akılları var, deneyimleri var ama öncelikli kitle tercihleri en azından benden ya da bizler yana değil.

    Tercihleri ister "üçlü-beşli-on beşli ç.... "deyin, ister tarikat ve cemaatlerden yana deyin, bu onlar için yanlış da değil. "Al gülüm, ver gülüm" bir yaşam sürüp gidiyor. Kendileri açısından bakılınca 20 yıldan fazla bir süredir bu süreci önceledikleri çevreleri için yönetmekte  fena da değiller hani.

    Yönetim bilimi açısından bakılınca bir "entropi" süreci yaşanması gerekir. Halk ağzı ile söylersek, "yolun sonunun görünmesi gerekir" ama haklarını  yememek gerek, yönetim teknikleri konusunda fena da değiller. 

    Sürecin kimin aleyhine olduğunu yazmayayım ama kimin lehine ise, 'Allah için" onlar için de "taşın altına ellerini sokmuş " gibiler.

    Ak Parti İktidarı sosyolojik ve siyasal olarak analiz edildiğinde, bir ittifaktan söz edebiliriz.

   Bu sürecin "ekonomik istikrar" diye halka yutturulan 24 Ocak 1980 kararları başladığını görürüz. Yani yepyeni bir Türkiye Düzeni.

    Halk vergilerini veriyor, askerliğine ölümüne gidiyor;

     Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Devletinin de fabrikaları, bankaları, üretme çiftlikleri ile hazine arazisi, ormanlara kadar her şeyi var.

    Güya "milli burjuvazi" de var, o yüzden, ulusal ve uluslararası ittifaklar ile bunların el değiştirip, yeni bir "İslamcı Burjuvazi"nin yaratılması sözü de verilmiş; 

     Bu ise çok kişinin iktidar iştahını kabartacak,  çok kolay ittifak ve müttefiklik durumu oluşturacaktır.

    Hoş geldin, "dört eğilimli" ANAP ve  Turgut ÖZAL dönemi.

    Arada SHP'li, CHP'li, DSP'li reklam araları olsa da, sağ iktidarlar bu süreci yeterince tamamlayamamış olacaklar ki, "devlet"li birisinin, "seçime gidile" sözü ile yeni bir dönem ve süreç başlamıştır.

    2000'li yıllarda "muhtar bile olmaz" diyenlere, bu sözleri yalatılırcasına AK PARTİ ve Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, iktidarı, en sonunda da BAŞKANLIK/ "REİS"LİK dönemi başlamıştır.

    Bu zamanda o kadar çok laflar edildi, o kadar çok paralar döndü ve servetler edildi ki, bunu da  yine Anadolu'nun bir sözü ile anlatmaya kalkarsak, "ÇOK LAF YALANSIZ, ÇOK MAL HARAMSIZ OLMAZ" dışında nasıl anlatırız ki!.. 

     Yalan ve harama benim aklım ermez, o da size kalsın.

  Ülke 20 yıldır masal gibi yönetiliyor. Her masalın bir sonu var ama bu masal her nasılsa her seferinde kendine bir çıkış yolu buluyor.

   Her masalın sonunda, "Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine" denilir ya, sanırım bu masalın sonunda böyle bir son görünmüyor. 

   Yavaş yavaş seçimlerin ayak seslerini duymaya başladık 

    Bu iktidar kendi hedef kitlesi ve  ittifakları için bulunmaz bir nimet. "Ne istediler ise verdiler"!..

    İnsanoğludur bu, "gözü doymaz", ne versen "daha" der!..

  İktidardakiler "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" gibi algılasa da  "deniz" tükeniyor olmalı ki içten içe "Yorgan gitti, kavga bitti" gibisinden bir kavga da yok değil.

    Demokrasi, öyle halkın seçimi ve yönetimi falan da değildir.  

   Yersen. Ki, önümüze ne konulur ise maalesef onu yiyoruz, aman aç ve açıkta kalmayalım, diye.

     Demokrasilerde iktidar paylaşılır.  Bu paylaşıma OLİGARŞİ, paydaşlara da OLİGARK denildiğini bilmeyen kalmadı.

    Eeee paylaşılacak şeyler azalınca, kavganın başlamasından doğal ne olur ki. Bu paylaşım sanılmasın ki sadece "beşli çete" gibidir. Bir de Devletin içinde yönetimin paydaşları vardır.

     Bazılarının derdi sanılmasın ki, maldır, mülktür, paradır. Bunların bazılarının derdi, Vatandır, ülkedir, bayraktır, halktır.

    Öyle görünüyor ki, yönetimin içinde bu kırılma, onarılmaz boyuta varmıştır. Bundan sonra artık, "devlet başa, kuzgun leş'e" noktasıdır.

    Geçen seçimlerde "gecekondu, mece kondu" da  olsa  "Cumhur" ve "Millet" diye iki ittifak kurulmuştu.

     Yerel seçim süreci, iktidar için ikinci bir 1994 süreci olacak gibi.

   Yönetim, bir fantezi değil, savaştır.

    Ülkede halk sıkıntı çeker, sorunları yaşar, seçim sürecinde ise bir gerekçe bulur verir.

    Savaş plan, program, strateji, taktik ve askerler aracılığı ile olur.  Seçilen ister Başkan, ister Milletvekili olsun, çoğunun bu tarakta bezi olmadığından, kendilerine "altın tepside sunulan" makamları, çoğu züğürt "babalarının çiftliği" sanırlar.

     İşte böyle bir karmaşa içinde yine seçimlere gidiliyor.

    İktidarın elinde muhbirden, ispiyoncuya, para babasından, mafyaya her şey olur ve onları kullanır.

    Muhalefetin ise gönüllü, inanmış kişi ve kadrolar ile süreç yönetmesi gerekmektedir 

   Gelinen noktada ise muhalefet ittifakının "sırlanmış" çatlakları çoktur. Ancak halkın muhalefeti ve iktidar değişim beklentisi, herkesi ürkütmektedir. Dolayısı ile açık açık muhalefet sürecini sabote edemezler. Bu her şeyin yolunda olacağı anlamına da gelmez.

     O yüzden, özellikle CHP ile ilgili bazı iddialar var, bu oğru da olabilir, yanlışta. Görünen o ki Genel Başkan Kılıçdaroğlu ve her gün değişmesine karşın ekibinin nasıl kararlı bir süreç izleyeceğine bağlıdır.

  Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun, bu süreçte arkasına aldığı seçmenin destek ve güvenini kaybetmemek için, ekibinde kimin eli başkalarının cebinde ise, gerekeni yapmalıdır. Kendilerinde yeterince bilgi ve belgenin var olduğu  kanaatindeyim.

     Yoksa, "karın patlar ise, ortaya kötü kokular yayılır".

     Yaz bitti, bu güzel güz kokuları arasında hava bozulmasın.

     Haaa,  kendi yaptıkları gizli kalacak sananlara da, bir Anadolu özlü sözü anımsatayım:

   "Karaman'ın koyunu, sonra çıkar oyunu".  Yırtık don ile de onca şey ancak bu kadar gizlenir.

    Anlayanlar, anlamayanlara anlatsın!..

 

Bu yazı 2655 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum