içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Datça gelişiyor mu, yozlaşıyor mu?

Günler, aylar, yıllar gelip geçiyor; Datça’yı tanıyalı neredeyse 35 yıl olmuş… Gerçek bir İstanbullu olarak memleketimden uzaklaşalı 11 yılı tamamlamışım. Nüfus kaydımı da aldırdığımdan, artık kendimi çakma da olsa Datçalı hissediyorum. Yıllar önce Datça’yı ilk gördüğümde Akdeniz’in tipik kasabalarından birisiydi. Yeni evlendiğimde Datça’da bugün yerinde yeller esen Dorya Otelinde kalmıştık. Deniziyle, bahçesiyle havuzuyla güzel bir oteldi. Adeta bu şirin yerleşim yerinin simgesi gibiydi. Onun biraz ilerisinde Datçalı gençlerin Hamburger Adası dedikleri üzeri ağaçlarla kaplı Topan Ada vardı. Oraya ulaşmak üzere yarışanlar vardı. Bugün ne Dorya Oteli ne de liman uğruna acımasızca, bilinçsizce yok edilen Topan Ada var.   Yine o günlerde Datçalıların kendine özgü yemekleri ve lehçeleri vardı. Bugün onlar da yok. Nihat Akkaraca’nın “Datça’da Zaman” ve Yusuf Ziya Özalp’ın “Datça Kazan Ben Kepçe” kitaplarında kaldı.

Antalya, Fethiye, Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Alaçatı yozlaşırken Datça’nın bâkir kalmasının en büyük nedeni Datça-Marmaris arasındaki 70km’lik yolun çok dar, dönemeçli olasından kaynaklanıyordu. Otobüslerin pek azı çalışıyor, iki araç yan yana geldiğinde biri diğerine yol vermek zorunda kalıyordu. Yolun bir tarafı dağ yamacı diğer tarafı uçurumdu. Sonunda yolunu yapılması kararlaştırıldı ve iki kez yenilendi. Çoğu Datçalının dediği gibi yolun yapılması Datça’nın idam fermanı olmuştu.

Datça’da 2014 yılında yayınlanan  “Datça Aktüel”  dergisinde Turgut Ünsal’ın  “Sakın Gelmeyin” başlıklı yazısını biraz garipsemiştim.  Turgut Ünsal bu yazısında şöyle diyordu;

“Sakın gelmeyin, bir kere çok uzak, hava alanı yok, 5 yıldızlı otel yok, her şey dâhil yok, patırtı yok, suç yok, suçlu yok, ilaçlama yok, kirli hava yok, ünlüler yok, sabaha kadar eğlence yok, hem de en önemlisi Datça’dan çıkış yok, bildiğin çıkmaz sokak…”

Turgut Ünsal’ın o yıllarda yok dediklerinin; günümüzde çoğu var. O günlerde çarşı pazarında satılanlardan tutun da emlak alım satımlarından kiraya kadar her şey çok ucuzdu. Tatilciler, yazlıkçılar gelince; aklınıza ne gelirse olduğundan da pahalı… Datça’nın içerisinde ve çevresindeki yerleşimlerde denize girebilmek bile ateş pahası. Türkiye’nin çoğu yerindeki getirime yönelik çarpık betonlaşma Datça’nın özelliğini yok etti. Bunun için çarşıdaki ofislere bakmanız yeterli: inşaatçı ve komisyonculardan geçilmiyor. Datça’yı yönetenlerin denizin karşı yakasındaki Yunan adalarını gördüklerini sanıyorum; ne yazık ki, yapılanma nasıl olur diye hiç ders almamışlar.

Türkiye’yi kasıp kavuran 40 derecenin üzerindeki sıcaklara rağmen Datça’da yazlıkçı, tatilci akınına uğramış durumda... Gelenlerin bazıları memnun,  bazıları kazıklandıklarını söyleyerek şikâyet ediyorlar… Datça esnafı memnun, Datça’lılar ve buraya yerleşen benim gibi çakma Datçalı olanlar hiçte memnun değil…  Her şey ateş pahası, halka açık olması gereken kıyılar oteller ve bazı kuruluşlar tarafından yağmalanmış, kumsalın üzerine tahtalar atılmış,  fiyatları 400-750 lira arasında değişen şezlonglar sıra sıra … Belediye sorumluluğu MUÇEV’e atarak onlar kiralamış diyorsa da bu yönde girişimde bulunmamışlar. 

Birkaç gün öncesi; Datçalılar gelenlere yönelik uyarılarını face de yayınlamış olması dikkatimi çekmişti. Uyarıda yerinde ve ilginç sözler var; ona bende katkıda bunarak sizlerle paylaşmak istiyorum:

Domuzlarımız var besleyecekseniz gelin… Gerçekten de Datça’da yol boylarında ana caddelere çıkan domuzlarla karşılaşmanız olası… Aracınızı durdurun ve onların karşıdan karşıya geçmelerine izin verin. Onlar da bu memlekette yaşamaya hakları var. Onların yanı sıra terk edilmiş, yabanileşmiş eşeklerle de yol boyunca karşılaşmanız olasıdır.

Çöplerini araçlarınızdan atmayacaksanız gelin deniliyor. Belediye Datça’nın her yerine çöp bidonları yerleştirmiş ve bunları sürekli boşaltıyor. Gelin görün ki: yinede sokaklara atılan çöp torbalarından geçilmiyor. Kışın olmuyor da neden yaz aylarında diye insan düşünmeden edemiyor.

Ağaçlarımızı yakmayacaksınız deniliyor. Ne yazık ki, mangal keyfinden (!), oraya buraya atılan sigara ve şişelerden yangın çıkıyor. Kısa bir süre önce Datça ve Milas yangın tehlikesini atlattı. Bereket bir zamanlar işe yaramaz denilen THK uçakları ile helikopterler yetişti de felaket daha büyümeden önlendi. .

Çocuk bezlerinizi kumsallara atmayacaksınız deniliyor. Gerçekten kumsallar çocuk bezlerinden şişe ve cam kırıklarından, çekirdek kabuklarından geçilmiyor.  Tatilciler kıyılarda yiyip içiyor, çöplerini bırakıp gidiyorlar. Bir kaç gün önce kadının biri çocuğunu satış stantlarının arkasında işetmek istemişti.. Oysa birkaç metre ileride tuvaletler vardı.

 Bir uyarı da alkollü araç kullanarak bizi öldürmeyecekseniz gelin deniyor. Oysa ilçe trafiği bunlarla mücadele etmek yerine yanlışları görmek istemiyor; İlçede motor terörü yaşanıyor. Küçük yaşlarda erkek veya kızlar ehliyet kontrolü yapılmadığından adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Aklı başında denilen büyükler ise küçük çocuklarını önüne, eşini arkasına almış gidiyorlar. Neden böyle yapıyorsun diyenlere Allah korur diye yanıtlıyorlar.

Datça’da trafik kontrolünün yeterince yapılmayışını akıl almıyor.   

Araçlardan söz ettik birde bağıra bağıra geçen etrafa gürültü kirliliği yaşatan teyplerden yükselen seslere ne demeli?

Bizim sokak hayvanlarımızı kedilerimize, köpeklerimize eziyet etmeyerek onlara yiyecek ve su vermeniz gelenlerden isteniyor.   

Uyarının son bölümünde bizim buralar sizin deşarj alanınız değildir, bizlere saygılı olacaksanız,  denize, kıyılara çöp atmayacaksanız gelin deniliyor. Bu arada marketlere hücum ederek rafları boşalmayacaksanız, bizlerin de onları almaya hakkımız olduğunu düşüneceksiniz deniliyor. . Bir ara Datça’da içme suyu, kola, yumurta ve ekmek sıkıntısı bile yaşanmıştı.

Uyarıda yazılmamış ama ben bir de ekleme yapayımı. Datça her ne kadar tatil yöresi ise de kendi yaşadığınız yerde yapamadıklarınızı burada da yapmamalısınız.  Bikininizin üzerine geçirdiğiniz ince tül ile marketlerde alışveriş yapmanızın ayıp olduğunu öğrenmelisiniz.

Uyarıda tatile insanca gelin denilerek son nokta konulmuş.  Kuşkusuz anlayana…   

 

Bu yazı 2763 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum