içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

ÖYKÜLER!

İki hikaye anlatmak istiyorum bugün size! Birincisi başımdan gecen bir olay. Lise yılları. Doğduğum kent Akhisar’da Seydiköy deresi denilen bir çayda yüzmeye gidiyoruz. Mevsim Yaz ve hava çok sıcak. Yazlık sinemalarda Tarzan filmleri izliyoruz. Yüzerken  Johnny Weissmuller’den öğrendiğimiz kulaç atma tekniklerini uyguluyoruz.  

Neyse esas konuya dönelim. Üç Arkadaşız Nejat-Nejdet Sütsangı ve bendeniz Erdoğan Varol. Yolda giderken bir ayı oynatıcısına rastlıyoruz. Yol kenarındaki zeytin ağaçlarından birinin altına sığınmışlar. O tarihlerde yanık tenli bazı vatandtaşlarımız besledikleri ve burunlarına taktıkları halkalarla, ayıları ellerindeki kalın sopalar ve def ile –Ağaç bir basit bir ritm sazı- söyledikleri sözlere uygun hareketler yaptırarak eğlence aracı gibi kullanırlarda. Ve topladıktları para ile geçimlerini sağlarlardı. 
Önlerinden geçerken ayıcı seslendi. “Abi kendim için istemiyorum, Hayvan çok aç. Ona biraz ekmek verir misiniz?” dedi. Koşulsuz kabul ettik. Ve elimizdeki  5 ekmeği ayıya yedirdik. Hayvan gerçekten açmış. Soluk almadan hepsini yedi. O an sahibinin de aç olacağını düşünemedik. Belki biz ekmekleri ona verip uzaklaşsaydık, kendisi de birkaç lokma yerdi. 
Şimdi düşünüyorum da bu mesleğin yasaklanması iyi olmuş. Ülkemizdeki ayıların tümü Bursa Hayvanat Bahçesi’nde toplanmış ve insanların elinden kurturalmıştı. Hatta en ünlülerinden olan iri bir ayı kendini ziyarete gelen eski sahibini tanımış ve ona sarılıp hasret gidermişti.  
*****
Şimdi de başka bir öykü anlatmak istiyorum. 
“Eşekler, köydeki semerciden çok şikâyetçilermiş. Semerci hiç iyi semer yapamıyormuş. Eşeklerin sırtları kanlı yaralarla doluymuş. Eşekler toplanıp yeni bir semercinin gelmesi için dua etmişler. Hikâye bu ya duaları da kabul olunmuş ve gerçekten köye yeni bir semerci gelmiş. 
Ne var ki bu semerci de eşekleri rahatlatacak semerler yapamıyormuş, yaralar azalacakken artmaya başlamış. Eşekler yine toplanıp, köye yeni bir semerci gelmesi için dua etmişler. Ve gerçekten mevcut semerci köyden ayrılmış, yerine başka bir semerci gelmiş. Eşekler her semerci değişikliğinde olduğu gibi yine çok sevinmişler. 
Ama çok zaman geçmeden yeni semercinin de çok farklı olmadığını, semerlerin gittikçe daha da kalitesizleştiğini, yaralarının ise kötüleştiğini görmüşler. 
Semerci gitmiş, semerci gelmiş. Her seferinde eşekler yeni semerci gelmesi için dua etmişler. Bu hikâye kaç semerci değişene kadar böyle devam etmiş bilmiyorum. 
Nihayet bir gün eşekler toplanıp, eski semerciden kurtulmak için değil de eşeklikten kurtulmak için dua etmeye başlamışlar.”
Bilmem biz bugün ne yapacağız. “Semerciden” mi “Eşeklikten” mi kurtulacağız. 
*****
Şimdi de ufacık bir istatistik bilgisi paylaşmak istiyorum. 
Almanya'da 70 bin Sağlık Kurumu, 8 bin kilise, 
Fransa'da 60 bin sağlık kurumu, 9 bin kilise,
Türkiye'de ise 7 bin sağlık kurumu, 77 bin cami, 
Olduğunu biliyor muydunuz?

Bugünlük de bu kadar!
Hoşçakalın! Sağlıcakla Kalın!
Datça Havadis’siz Kalmayın! 

 

Bu yazı 1547 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum