içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

KOYLAR VE MARİNALAR

     Canım ülkem güzel vatanım, siyasette yediği darbeler yetmiyormuş gibi, doğal güzelliklerinde de tarımsal değerlerinde de darbe üstüne darbe yiyor.

     Ormanlarımızı çok vahşice madenciliğe açıyoruz. Güzelim meyva bahçelerimizi kesip evler yapıyoruz. Tarlalarımızı betona teslim ediyoruz. Ya o muhteşem, mükemmel, dantela gibi koylarımızı öylesine hoyratça kullanıyor ve bilgisizce harcıyoruz ki, turizme verdiğimiz büyük zararın farkına bile varmıyoruz. Bileni dinlemiyoruz, haklı tepkilere kulak asmıyoruz, 22 yıllık (ben yaptım oldu) politikasına ısrarla devam ediyoruz.

     Ülkeyi yönetenler takalardan, balıkçı teknelerinden, gemi veya şileplerden anlayabilirler. Ama denizin sorunlarından, kirliliğinden, amatör denizcilikten ve deniz turizminden hiç anlamıyorlar. Dün de anlamadılar, bugün de anlamıyorlar işte. Anlamaya da hiç mi hiç niyetleri yok. Ülkeyi yönetenler deyince aklınıza sadece Ankara gelmesin, yerel yönetimler de yani Belediyeler de aynı…

     Turizm bölgelerine gözümüz gibi bakmalıyız. Bu bölgeleri her tehlikeden akıllıca korumalıyız. Öyle yapmalıyız ama, bu bölgeler 7 kocalı Hürmüz gibi. Önüne gelen karışıyor, bir kurumun aldığı kararı öteki  bozuyor, turizmin ana malzemesi olan doğal güzelliklerimiz bilgisizce, acemice mahvediliyor. Bu ülke turizmden iyi para kazanıyor. Ama böyle giderse, kalıcı önlemler alınmazsa, bilgiden yararlanmamakta ısrar edilirse, yakın bir gelecekte tıpkı tarımımız gibi, ormancılığımız gibi turizmimiz de çok büyük zarar görür.

     Uzun süredir yat turizmimiz sahipsiz. Aklına esen, başka sektörlerde dikiş tutturamayan, kolay para kazanmak isteyenler, tekne yaptırıp veya satın alarak denizciliğe dalıyorlar. Son yıllarda acaip ve garip tekneler, güya günübirlik turizm yapıyorlar. Denize elverişlimidirler, kurallara uygunlar mı, yasalara eksiksiz uyuyorlar mı belirsiz. Eskiden ciddi kontroller vardı. Liman reislikleri ve Sahil Güvenlik çok iyi denetlerdi bunları. Şimdi öyle değil maalesef. Sahil Güvenlik göçmen mi kovalasın, bunlara mı baksın, hangi birine yetişsin?

     Günü birlik turizm tekneleri gibi, özel yatlar da ilgiye ve bilgiye muhtaç. Marinalar yetersiz, üstelik çok pahalı, yenilerinin yapımını da yıllardır engelliyorlar. Ayrıca mevcut marinalardan denizde işgal ettikleri alan için öylesine astronomik paralar alıyorlar ki, inanılacak gibi değil. Yıllık ödenen bu paralarla rahatça küçük bir otel satın alınabilir. Marina  yetersizliği ve pahalılığı yüzünden açıkta demirleme moda haline gelmekle kalmadı, şehirlerde deniz trafiği de ciddi biçimde tehlikeye düştü. En kötü durumda olanlar, küçük boyutta teknelere, yelkenlilere, küçük yatlara sahip olanlar.. Bunlara doğru dürüst bir çare bulunamıyor. Tekne sayıları çok artıyor ama, barınmadan geçtik bağlama yerleri bile yok bunların.

     Bunları kısaca belirttikten sonra asıl üzerinde durmak istediğim konuya geleyim. Ankara yine oturduğu yerden ve turizme vereceği büyük zarara aldırmadan, bazı koylara giriş çıkışı yasakladı. Beş altı koydan bahsediliyor ama, en önemlisi büyüğüyle küçüğüyle Çatı koyları. Haydi İngiliz Limanını, hırsız koyunu, Okluk’u ve çevresini kapattınız, tüm gücümüzle karşı çıkmamıza rağmen, oralarda turizmi engellediniz. İtibardan tasarruf olmaz diyerek yaptığınız yazlık sarayla, deniz ve yat  turizminin  itibarını dinamitlediniz. Bari başka koylara dokunmasaydınız. Her işinizde olduğu gibi bunu da gizli tuttunuz ve sır gibi sakladınız kararınızı. Bir gecede boşalttılar koylardaki tekneleri, kovaladılar adeta. Buranın da giriş çıkışını yasakladılar.

     Araştırdım, soruşturdum, farklı bilgiler edindim. Kimine göre burada özel harekat birlikleri tatbikat yapacakmış, kimine göre Vali beye, kimine göre de İçişleri Bakanına yazlık yada misafirhane düşünülmüş. Hangisi doğru bilemiyorum. Kimse de bilemediği için, herkes birbirine sorup duruyor. Biri çıkıp da doğruyu söylese, milleti adam yerine koyup açıklama yapsa bari. Ama yapmaları gereken en doğru açıklama (Yanlış yaptık, bu güzelim koyları yat turizmi alanımızdan çıkaramayız) olmalı.

     Marina eksiğimiz var ama, bunları da o muhteşem koylarımızın içine değil, hazine arazilerinin müsait sahillerine yapmalıyız. Marmaris’in Karacasöğüt köyü ile Selimiye köyüne yapılmak istenen büyük marinalar  tam bir faciaya sebep olacaktır. Karacasöğüt zaten bir iç denizdir ve mevcut bağlama yerlerindekilerle açıkta demirleyen çok sayıdaki tekneler, denizi feci şekilde kirletiyorlar. Bu yetmezmiş gibi bir de büyük marina yapılırsa, cinayetin daniskasını işlemiş oluruz. Selimiye köyü de aynı. Buralardan hemen vazgeçmeliyiz.

     Unutmadan söyleyeyim, Akbük koyunda da olmayacak işler yapılıyor. Burada sahile inebilmek için, arazi benimdir diyen bir vatandaşa otopark ücreti ödüyorsunuz. Ödemezseniz denize ayağınızı sokamıyorsunuz. Tıpkı Bodrum Gümbet’te Belediye marinasına gidişte olduğu gibi…

                                               CAN PULAK

Bu yazı 1473 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum