içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Köfte ve ıstakoz sohbeti!

Yerel seçimi ve şeker bayramını geride bıraktık; şimdi onlardan geride ne kaldı diye düşünürken köfte ile ıstakoz bana yardımcı oldu.  
CHP’nin birinci parti konumuna gelen başarının hemen ardından şeker bayramını  (Ramazan Bayramı)  yaşadık.  Onların dışında aklında ne kaldı diye soracak olsanız; hemen söyleyeyim: Önce köfte ve köfteciler, sonra da ıstakoz… 
Siyasetçiler önce söyledikleri sözlere dikkat etmeli, dediklerinin nereye gideceğini düşünmelidir. Afiyetle yediklerini de övünürcesine gözler önüne sermemelidir. Bu benim âcizane düşüncem…
Şimdi gelelim köfteye; köfte bizim toplumun ana yemeklerinin başında geliyordu. Günümüzde ise artan et fiyatları yüzünden sofralarımız bu güzel yiyecekten mahrum kaldı. Bir zamanlar en ucuz yiyecek olarak ekmek arası köfte bile kıymete bindi.
Ülkemizin en ücra köşelerinde köfteci dükkânları vardır. Siyasetçinin biri rakibini aşağılamak için  “Sen ancak köftecilik yaparsın” demesi son derece talihsiz bir gaftı. Düşünmeden söylenen bu söz, toplumun büyük bir kısmını rencide etmiştir.  Belki de bu yüzden partisi büyük oy kaybına uğramıştır.  Alın teriyle kazanılan her meslek saygındır. Ne yazık ki; ülkemizde bazıları bunun farkında değiller.  Farkında olmayınca; işte o zaman sıkıntı…
Kıyma, soğan, ekmek içi, yumurta, tuz ve baharatı karıştırıp yoğrularak şekillendirilen köfte sofralarımızın bir zamanlar ana yemekleri arasındaydı.  
Kıymanın kilosunun 1000 TL’ye yaklaştığı günümüzde köfte şimdi sofralarımızdan neredeyse yok oldu. 
Eski İstanbullular ateşte pişirilen köfteye cızbız köfte derlerdi. Mutfağımızda köftenin çok çeşidi vardır; ekşili köfte, içli köfte, çiğ köfte, patates köftesi, salçalı köfte, patlıcan sarmalı köfte, dalyan köfte, misket köfteli nohut,  köfteli kapama, İsveç köftesi, sebzeli köfte, şehriyeli tavuk köftesi, rosto köftesi, İzmir köftesi, Balkan köftesi, ıspanaklı köfte, ıslama köfte…
Şimdilerde var mı bilmiyorum; bir zamanlar stadyumların önlerinde mis gibi dumanları tüten tükürük köftesi de vardı. Kısacası köfte çeşitleri uzar gider…
Bazı illerimiz, ilçelerimiz de yaptıkları köftelerle ünlenmiştir. Ödemiş köftesi, Tekirdağ köftesi, Akçaabat köftesi, İzmir köftesi, Trabzon köftesi, Sivas köftesi, Tire şiş köftesi. Eskişehir Balaban köftesi, Salihli odun köftesi onların başında gelir. Ülkemizin mutfağında 291 çeşit köfte çeşidi olduğu söylenir. 
Bunların en makbulü de satır köfte olup her yerde bulunmaz.
Güneydoğu’nun en ünlü köftesi olan çiğ köfte ile içli köfteyi askerliğimi yaptığım yıllarda Urfa’da tanımıştım. Yanılmıyorsam dananın sırt veya but kısmından, sinirleri alınmış olarak kesilen etin içerisine isot denilen biber ve bulgur eklendikten sonra iyice bulamaç oluncaya kadar bir leğende, tepside yoğrulur.  Çiğ köftenin yanına da; onun olmazsa olmazı aslan sütüyle birlikte yenilir. Ancak günümüzde her yiyeceğin olduğu gibi çiğ köftenin de tadı kaçtı;  Avrupa normlarına göre etsiz çığ köfte yapılmaya başlanınca gerçeği tarihe karıştı.
Urfa’da sevmiştim çiğ köfteyi, sonraki yıllarda Ahmet Haksöyleyen isimli rahmetli Urfalı bir dostum vardı. Kendisine çiğ köfte yaptırır geçmişi yâd ederdik.
İstanbul’dan Tekirdağ’a köfte yemeye gittiğimiz de olurdu. Bir gün; Çanakkale’ye giderken Saros körfezi yolunda küçük bir köfteci dükkânında yediğimizi satır köftesinin tadını unutamadım. Hatay’daki oruk denilen içli köfteyi de unutmak mümkün mü?
Köfte ile ilgili deyimlerimiz, atasözlerimiz de vardır; köftehor, köfte gibi oğlan, argoda köfte yapmak, köfte dudak, “ O ne alçak köftedir, sağ gösterir sol vurur”, “Ne kadar ekmek o kadar köfte”, “Eli ile köfte yuvarlıyor, gözü kırık kovalıyor”, “Her zaman eşek ölmez. on köfte on paraya olmaz”, “Her köfteye maydanoz olma”… 
Kısacası köfte deyip geçmeyelim; hele birini aşağılamak için köftecilik yap demek ayıptan da öte…
Siyasetimize giren köfteyi bırakıp; biraz da günümüzde gündem olan ıstakoza döneceğim ama şimdi ne alaka diyeceksiniz.  Bu da bir başka siyasetçinin gündeme taşıdığından bizim de biraz olsun söz hakkımız var diye düşünüyorum.
Soğuk denizlerin kayalıklarında yaşayan, ikisi göğüs ayaklarında güçlü, ikisi de geride biraz daha küçük kıskaçları olan deniz kabuklularından ıstakozlar en pahalı deniz ürünlerinin başında gelir.  Kilosu 5000 liradan aşağı değildir. Lüks restoranlardaki porsiyonunu artık siz hesaplayın.
Istakozgiller familyasından ıstakoz bir hanım milletvekilinin bayram tatilinde Monaco’da yemesiyle medya ve sosyal medyada birden gündem oldu. Televizyon ekranlarında bununla ilgili programlar yapılıyor. Pahalı olmasından ötürü çoğu balık restoranlarında bulunmayan ıstakozu parası olan yer; kimsenin karışmaya hakkı yoktur. Ancak toplumun büyük çoğunluğu geçim sıkıntısıyla boğuşurken sosyal medyada bakın biz neler yiyoruz diye paylaşılması biraz garip değil mi? Buna verilecek ismin ne olduğunu biliyorum da yazmak istemiyorum.
İşin garibi ıstakoz paylaşımı milletvekilinin kendi partisinde de yerinde tepkilere neden oldu.
Istakoz yemek ayıp mı?
Bence değil ama milyonlarca insan açlık sınırında mücadele ederken itibarın, güç sarhoşluğunun gösterisi bana biraz garip geldi.
Ben kendi hesabıma göre ıstakozu bir dostum ısmarladığı için bir veya iki kez yemiştim. Eti lezzetliyse de yemesi biraz güç…  Özel çekiçle kabuğu kırılıyor.  Bana sorsanız ıstakoz ucuz da olsa; ısmarlayan çıksa da bir daha yemem. Nedenine gelince canlı ıstakozu kaynar suya atıp pişiriyorlar,  o da acı acı sesler çıkarıyor. 
Boğaz çocuğu olduğumdan deniz ürünlerini severim ama acılar çekerek pişirilen ıstakozu yemek, itibar gösterisi olsa da bana biraz insanlık dışı geliyor.
Bayram sonrası ne yazayım diye düşünürken köfteyi ortaya atan siyasetçi, ıstakozu afiyetle yiyen milletvekili bana yardım etti. Kendilerine candan teşekkür ederim.

 

Bu yazı 756 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum