içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Unutulmayan müzecilerden Can Kerametli

Türkiye’de müzecilik batıdan iki veya üç yüz yıl sonra Tophane Müşiri Ahmet Fethi Paşa’nın girişimiyle Hagia Eireni deki (Aya İrini))  Müze-i Hümayun ile başlamıştır. Onun ardından günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri, onun ardından Evkaf-ı İslamiye Müzesi (Günümüzdeki Türk ve İslam Eserleri Müzesi) açılmıştır. Bu dönemde Anadolu’da ortaya çıkarılan eserler çeşitli yerlerde depolanmaya başlamıştır. Ancak o yıllarda müzecilik eğitimi veren okullar olmadığından müzeler çoğunlukla yabancıların ve Anadolu’da da devlet memurlarının daha çok öğretmenlerin tekelinde kalmıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Atatürk eski eserlere ve müzelere önem vermiş, bu yöndeki eğitim başlamıştır. O günlerin her türlü zor koşullarına rağmen müzeler birbiri ardına kurulmaya başlamış ve müzeciler yetişmiştir.  İlk dönemdeki müzecilerin ardından bazıları yurt dışında eğitilen yeni kuşak müzecilerin bilimsel çalışmalarıyla müze-bilim anlayışı ağırlık kazanmıştır. Bu dönemdeki müzeciler yaptıkları kazılar ve bilimsel çalışmalarla müzelerini geliştirmeye çalışarak isimlerinden söz ettirmişlerdir. Onlar unutulmaması gereken müzecilerimizdir. Bu yazımda yakından tanıma şansımı ve birlikte çalışma olanağını bulduğum, unutulmaması gereken bir müzeciden söz etmek istiyorum. Sözünü ettiğim müzeci Türkiye’de Türk ve İslam Sanatını yayınları ve müzecilik çalışmalarıyla adeta bir ekol yaratan Can Kerametli’dir.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Evkaf Nezareti 1921’de çıkarılan özel bir kanunla Evkaf Umum Müdürlüğü olunca Hars Müdürlüğü (Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü) kurulmuş, Evkaf-ı İslamiye Müzesi de Türk ve İslam Eserleri Müzesi ismini almıştır. .Önceleri Topkapı Sarayı Müzesi’nin bir birimi olarak işlevini sürdürmüş 1963 yılında Topkapı Sarayı Müzesinden ayrılarak ayrı bir müdürlük haline getirilmiş ve Can Kerametli  de  müze müdürü olarak atanmıştır. Onun döneminde müze yeniden düzenlenmiş, depolarındaki eserleri sınıflandırmış, bilimsellik ağırlık kazanmıştır. Müzedeki eserlerin bazılarını Şule Aksoy ve Cavit Avcı yayınlamıştır. Bu arada Müdür Yardımcısı Serap Özler’in de önemli katkıları olmuştur.  Bir zamanların Evkaf-ı İslamiye Müzesinde yazma, maden ve halı- kilimlerden oluşan bölümlere seramik,  çini ve taş eserler eklenmiştir. Can Kerametli’nin çabalarıyla müze Türk ve Orta Çağ İslam Sanatı eserlerini yansıtacak konuma getirilmiştir

Can Kerametli Romanya Deliorman’da 1921 de dünyaya gelmiş, orta öğreniminden sonra Türk Ocaklarının güçlü olduğu dönemde Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından Türkiye’ye getirilmiştir. Kendisiyle yaptığım bir sohbette İstanbul Üniversitende eğitimini sürdürürken tramvay raylarının döşenmesi sırasında işçi olarak çalıştığını söylemişti. Türkiye’de eğitimine Tıp Fakültesinde başlamış, ancak kadavra dersindeki bir cesedi babasına benzetince tıbbiyeyi terk ederek Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümüne girmiş ve 1953 yılında mezun olmuştur. Topkapı Sarayı müzesinde Çin porselenleri bölümünde göreve başlamıştır. 1960 yılında Louvre Müzesinde bir yıl kalmış, Türkiye’ye dönüşünde UNESCO’nun Erzurum, Kars ve Trabzon da açtığı sergilerde Türk işlemeleri ve minyatürleri bölümlerini hazırladıktan sonra Topkapı Sarayına bağlı Türk İslam Eserleri müzesinde şef olarak görevlendirilmiştir. Müzenin 1964 yılında ayrı bir müdürlük olması üzerine büyük emek verdiği müzenin müdürlüğüne atanmış ve bu görevi 1976 yılına kadar sürdürmüştür.

O yıllarda müzeye bağlı bir birim olan Galata Mevlevihanesini müze olarak düzenlemiştir. Diğer taraftan Türk ve İslam Eserlerin Müzesinin Sultanahmet’teki İbrahim Paşa Sarayında yeniden açılması gündeme gelince mesaisinin büyük bölümünü ona ayırmış, sarayın arkasındaki avluyu müzeye katmıştır.

Can Kerametli müzecilik çalışmalarını yaparken Almanya (1965) ve Japonya’ya açılan EXPO sergilerini düzenlemiştir.

Ne acı bir rastlantıdır ki; büyük emek verdiği Divan Edebiyatı Müzesi ile İbrahim Paşa Sarayında yeniden açılan Türk ve İslam Eserleri Müzesinde görev alamamış. Divan Edebiyatı müzesine ben, Türk ve İslam Eserleri Müzesine de Nazan Ölçer atanmıştır. Bunun hazin hikayesine yeri gelmişken değinmek isterim; Topkapı Sarayı Müzesine beklenmedik anda uzman olarak atanmış ve ardından da 1980 yılında emekli olmuştur. Bir gün bizlere Topkapı Sarayına atanmasındaki kırgınlığını belirtmeyerek “Bana orada ihtiyaç varmış” demekle yetinmiştir. Oysa o yılların karmaşık düzeni içerisinde Bakanlığın sözde ileri gelenleri (!) Gagavuzun orada ne işi var demelerinden kaynaklanmıştır. Can Kerametli Gagavuz Türkü olması suç değildir. Ancak Türk Sanatına, kültürüne milliyetçiyim diyenlerden çok daha fazla emeği geçmiş bir müzeciydi. Bugün Can Kerametli’nin yaptıkları ve yazdıkları ortada ona Gagavuzun ne işi var diyenlerin isimlerini hatırlayan var mı?

Kısacası kadir kıymet bilmemenin tipik örneği olmuştur.  

Zahir Güvemli ile “Türk ve İslam Eserleri Müzesi” (Akbank Yayınları), Galata Mevlevihanesi (Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu) kitaplarının yanı sıra  Türk Sanatı ve özellikle çini, seramik ve usturlaplar konusunda ilginç makaleleri vardır. Bunları Türk Etnografya,  Türkiye’miz ve Türk Yurdu dergilerinde yayınlanmıştır.

Can Kerametli emekliliğini çok sevdiği Bodrum Bitez de kayığı ile balık tutarak geçirmiş ve 2001 yılında 80 yaşında vefat etmiştir.

 

Bu yazı 2942 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum