içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BİR ZAMANLAR KAMU

Eeee, artık arsızlık, yolsuzluk, soysuzluk, yolsuzluk alıp başını gidiyor ise, yapılanlara ağlamak aklı başında bir kişilerin yapacağı iş değildir. NEDEN, NİÇİN ve NASIL Sorusu sorulmadan olaya tanı koyamazsınız.
   Yönetim kavramı bir bilim olarak 18. yüzyıl sonlarında SANAYİ DEVRİMİ ile birlikte ortaya çıkmıştır. Üretim araçlarındaki değişim ve gelişim, yönetim ve yönetim organizasyonyonunda da değişikliklere ihtiyac dumuştur.
    1880-1930 yılları arası klasik (geleneksel),
    1930-1950 yılları arası neoklasik (davranışsal),
   1950-1970 yılları arası modern,
   1970’den günümüze  post-modern yaklaşım.
   YÖNETİM kavramı ilk kez bilimsel olarak Henri Fayol, Frederick W. Taylor ve Max Weber tarafından ele alnmıştır ama ;
   Konu başlığı KAMU olunca doğrudan WEBER'in "Kamu Yönetimi ve BÜROKRASİ"sini ele almak gerekir.
     1900'lü yılların başında "Bürokrasi", en iyi yönetim şekli olarak tanımlamıştır. 
    Yok efendim "kırtasiyecilik, zaman kaybı vs" gibi eleştiriler yapılsa da yine de alternatifi henüz yoktur.
   Yönetim Organizasyon, Planlama, Bütçeleme, Üretim ve Denetleme süreçlerinden oluşur. Bunu yapana da YÖNETİCİ denilir. 
  Bunun da ekolleri vardır ama ben sadece bu kadarını diyeyim, daha  ötesini isteyen KAMUOYU -seçmen ve Siyaset ile ilgilenenler baksın.
    "Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir." diyen SAKALLI CELÂL'in, "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur." sözünü anımsatayım.
   Eskiden cehalet, cahillik ile mümkün idi, şimdi ise okuyarak oluyor. Hem de nerelerde okuyarak, okutularak.
   Aslında BÜROKRASİ'de her şeyin kuralları bellidir. Herkesin görev, yetki ve sorumluluklarının tanımı yapılmıştır ve seçim ve istihdam da bu pozisyonlara göre yapılırdı, taaaa ki, 2002'lere gelinene kadar.
   Devlet kurumlarının neyi, nasıl, hangi koşullarda yapacağı; neyi ve nasıl kimlerden satın alacağı ve koşulları bellidir.
   Eskiden kamuda  "Devlet İhale Yasası"  (2886) ve Döner Sermayelerde de "Döner Sermayeli Kuruluşlar İhale yasası" vardı. 
   Tabi bazı Bakanlık ve Kurumlarda da  "ilgili" ve "bağlı" tanımlanan Kamu İktisadi Yatırımları ve Kurumları vardı. 
    Bir zamanlar, hem yasal olarak kolay işlemler olmasından, hem de Kamunun üretim ve ticareti denetimi açısından, kanunun bir kısım ihtiyaçları  "Kamu"ya bağlı kurum, kuruluş ve vakıflardan sağlanırdı.
   Ama adabı ile.
   Oktay Akbal'ın 1950'lere doğru yazdığı "Önce Ekmekler Bozuldu" sözü gibi 2002'lerden sonra da, Kamunun yönetim ve yöntemleri değişti.
   Önceleri kamunun fabrika, atölye, iş yurdu, tarlası, çiftliği  gibi üretim tesisleri vardı. Şimdi "elham dürillah" yerlerine fakirlerin verdiği oylar ile zenginleştirlen, paralı- pullu- kitaplı "ahh/laklı"lara rezidanslar yapıldı;
    Sipariş üzerine fabrikamsı, atölyemsi, ....si, ...si yerler yapıldı ve buralarda yapılıyormuş gibi yapılarak "Nasipse gelir Çin'den, Yemen'den. nasip değilse ne gelir elden" denilerek nasip edilen şeyler alınır ve satılır oldu.
    Nasıl mı? 
    Etrafınıza bakın ya. 
    Kamu bir mal mı alacaktı eskiden: onayını alır, bütçesini ayarlar, yasal işlemlerini tamamlar, araştırır  fiyat, kalite ve zaman olarak en uygun, şartları sağlayanlardan alırdı.
    Ya sonra!.. 
     Her ne kadar Nazım Hikmet,  Abidin Dino 'dan  "işin kolayına kaçmadan, mutluluğun resmini" yapması istese de, günümüzde artık her şey, işin kolayına kaçılarak yapılır oldu.
    Artık kurumların planlama, denetim gibi birimleri "var"mış gibi. Dolayısı ile iki derin hoca bul, günahlarına kefil olsun, çare bulsun gerisi kolay.
    Artık kamu alacağını bir yasa ile satacağını da başka bir yasa ile yapar oldu. 
     Daha da kolayı, üretimi ve ticareti yapan kim, özel şirket; oradan vakıf ya da bir kamu şirketine işi havale et satın aldır malı, hizmeti,
    Eeee!..  
    Eeee'si, oradan da istediğim bir kamu şirketine ya da Vakfına sat.
    Mevzuat hazretleri mi?. 
   De dik ya, o 2002'lerden sonra sizlere ömür. Tangur tungur oldu.
   Devletin malı, mülkü, tarlası tokadı kimindir. HAZİNENİN. Hazineyi de, Maliye Bakanı, Bakanlığı yönetir, idi.  
     Hazinenin bütün arazilerine 1909'dan beri "Maliye" Bakanlığına bağlı MİLLİ EMLAK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ bakar idi. 
    Şimdi mi, "TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı".
    Ne alaka mı?
     Gayet basit, her şeye rant-arsa gözü ile bakar iseniz olacağı bu
     En son mal ve hizmetin satın alındığı Kamunun fiyat sorgulamasının bir anlamı yoktur. 
     Eee  peki malı kim ve nerede üretmiştir?  İşte zurnanın zırt dediği yer de burasıdır.
   Yasal mıdır?  Hiç kuşkunuz olmasın. Ama ahlaki midir. ASLA.
    Eee, ne olacak, hep birlikte biraz daha cambaza bakıp, "du bakli, ne olacak" diye bekleyeceğiz. 
   Sonra da, "Oh be, ne güzel gol oldu" diye de sevineceğiz.
    SORUN SİSTEM SORUNUDUR. 
    Bataklığı kurutmadan, sinekler ile mücadele edemezsiniz. 
   Bugün, size içeriden "kıyakçılık, kızgınlık, vb" sebepler ile gelen bilgiler ile yaptığınız işler, bir gün de size döner.
     Dün, bilgi ve belge biriktirenler, yarınlara yatırım için boş mu duracaklar sanırsınız.
    "KESER DÖNER SAP DÖNER"  diye pusuda bekleyeceklerdir. 
   "EL, ELİN EŞEĞİNİ TÜRKÜ SÖYLEYEREK ARAR" da!..
  Yönetim şaka değildir, yönetim bir güç savaşıdır ve her savaşta, herkesin  kendi askerleri ile yapılır.
   Paralı Askerler mi?. 
Sana bir gün "paran kadar konuş"masını öğretir. De!...

Bu yazı 1386 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum