-
Erdem Yücel
Tarih: 09-11-2023 18:36:00
Güncelleme: 14-11-2023 10:29:00
10 Kasım 1938…
Atamızın aramızdan ayrılışından aradan tam 85 yıl geçmiş…
Zaman ne çabuk geçiyor…
Bu süre içerisinde dünyada ve ülkemizde neler yaşandı neler oldu... Bunları düşündüğümüzde; Atatürk’ün büyüklüğünü, komutanlığını, devlet adamlığını, kültür ve sanata olan yatkınlığını çok daha iyi anlıyor.
Her şey bir yana, böyle bir dahi lidere sahip olduğumuz için, ne kadar övünsek yeridir diye düşünüyorum. Sonrada dünyaya ona benzer bir lider gelmediğini görünce insan çok daha onur duyuyor..
Aramızdan ayrılışının ardından yaşanan olaylar ve geçen her yıl Atatürk çok daha büyüyor… Çocuk, genç; kısacası her yaştaki insanlar 10 Kasım’da yurdun dört bir yanından Anıtkabir’e koşuyor... Kuşku yok ki; bunun bir anlamı olmalı…
Anıtkabiri, Dolmabahçe Sarayını dolduran insanlarımızın O büyük adama gösterdiğimiz saygıyı dünyanın diğer ülkelerindekiler kendi liderlerine gösteriyorlar mı?
Atatürk’ün cumhurbaşkanı olduğu yıllarda Avrupa’nın çoğu ülkesini diktatörler, krallar yönetiyordu. Örneğin A.Hitler, Mussolini, Salazar, Franko, Stalin... Oysa O büyük adam onlara benzemedi, her zaman demokrasiden, milletinden yana oldu... Osmanlının biat eden ümmet anlayışını değiştirerek özgür bireyleri ortaya çıkardı.
Yalnızca bu durum bile Onun büyüklüğünü göstermez mi?
Türkiye değil, dünyanın pek çok ülkesi onun büyüklüğünü kabullenmiş, hakkında onlarca kitap, makale yazılmış, anısına heykeller dikilmiş, parklar düzenlenmiş...
Kısacası milyonları peşine takmış bu lidere olan saygı her geçen gün daha da artıyor. Arada bir tarih bilincinden yoksun olanlar, dünyayı tanımayanlar, çıkarcılar, yalakalar ortaya çıkıyor; bilgiç bilgiç! aleyhinde konuşuyor, hezeyanlar savuruyor…
Sinek vızıltısı gibi...
Bir süre önce; kendisini tarihçi sanan ve bazılarını da buna inandırmış bir meczup “Milli Mücadeleyi keşke Yunan kazansaydı” demişti....
Zavallı...
Bazıları Osmanlıyı çökertti diyormuş... Tarih bilinciyle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar; Osmanlı’nın Kanuni’nin son dönemlerinden itibaren çöküşe geçtiğini, sanayi devrimi yapamayarak aydınlanmayı kaçırdığını ve son padişahın da İstanbul’da İngiliz subaylarının karşısında el pençe durduğunu herhalde bilmiyorlar... Belki de biliyorlar da bilmek istemiyorlar.
Cumhuriyet kurulmamış, Milli Mücadele kazanılmamış olsaydı; ne olurdu diye düşünen aydınlarda bu ülkede yaşıyorlar. İyi ki yaşıyorlar.
Atatürk konusunda bir şeyler bildiklerini sanıp da bilmeyenlere gerçek tarihçilerden Falih Rıfkı Atay, İlber Ortaylı, Sinan Meydan gazeteci Yılmaz Özdil’in yazdıklarını okumalarını öneririm
Anlarlar mı? Anlayacaklarını sanmam ama yine de öneririm.
Cumhuriyet kurulmamış olsaydı öncelikle İstanbul ve Boğazlar İngilizler başta olmak üzere emperyalistlerin elindeydi… Anadolu’nun doğusu Rusların ve Ermenilerin olurdu. İzmir ve çevresi bir Yunan şehriydi. Başta Bursa olmak üzere Marmara şehirleri yine yabancılarındı. Anadolu’nun güneyi Fransızların, Egenin bir bölümü İtalyanlarındı... Türkler Ankara çevresine sıkıştırılmış dar bir alanda yaşıyor olacaklardı.
Bütün bunları bilebilmek için Sevr Antlaşmasının hükümlerini okumak, öğrenmek gerekir. Sonra da Lozan’ı…
Kısacası Milli Mücadelenin, Cumhuriyetin ve Atatürk’ün değerini bilmeliyiz.
Ne mutlu bizlere ki; her yüzyılda bir dünyaya geldiği söylenen büyük adamlardan biri geçtiğimiz yüzyılda bizlere nasip oldu.
Ne yazık ki; aramızdan çok erken ayrıldı. Onu çok arıyoruz.
- Köfte ve ıstakoz sohbeti!
- Ya tarih olacağız, ya tarih yazacağız!
- Datçalılar yeni Başkan Aytaç Kurt’dan neler bekliyor?
- 1 Nisan şakası gibi seçim!
- Türkiye seçimle nasıl tanışmıştı?
- Futbol mu, siyaset mi ve savaş mı?
- İnsan ömrü!
- Siyaset millete hizmet mi, meslek mi?
- Datça CHP’nin kalesi mi?
- Yeraltındaki İstanbul
- Ankara’nın kuruluşunda yabancı heykeltıraşlar
- Altına hücum!