içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bir zamanlar gazete müvezzileri vardı

İnsanların yaşamları teknolojinin gelişimiyle birlikte değişiyor. Bu durum bazen olumlu, bazen de olumsuz yönde oluyor. Çoğumuz farkında olmadan değişime ayak uydurmaya çalışıyoruz. Gelişim çağının toplumun yaşamını değiştirdiği kadar günün koşullarına ayak uyduramayan bazı mesleklerinde ortadan kalkmasında etkili  oluyor. Çocukluk günlerimde karamele denilen bir nevi şekerler renkli meslekleri içeren resimli kâğıtlara sarılırdı. Bunlardan birden yüze kadar olanını toplayabildiğinizde hediye kazanırdınız. Bu meslekler arasında gazete müvezzilerinin olup olmadığını şimdi hatırlayamıyorum.
Müvezzi Arapça bir sözlük olup dağıtım anlamına gelmektedir. Gazete müvezzilerinin yanı sıra eskiden postacılara da posta müvezzii denirdi.
Geçmiş günlerde gazetelerin basıldığı matbaaların, bayilerin ve gazete idarehanelerinin önünde gazete müvezzileri daha hava aydınlanmadan bekleşirler, bazen de kapıların önünde, kartonların üzerinde uyuya kalırlardı. Bir zamanlar gazete müvezziliği çok zor ve meşakkatli bir meslekti. Çoğunluğu küçük çocuk ve gençlerden oluşan müvezziler aldıkları gazeteleri kalın bir kayışla boyunlarına astıklara kantonların içerisine doldurarak şehrin çeşitli semtlerine, caddelerine, sokaklarına ve daha çok da halkın topluca bulunduğu vapur iskelelerine, duraklara koşarak yazıyor, yazıyor diye bağırarak giderlerdi. Günün en önemli haberi manşette ve sürmanşette ne yazıyorsa onu bağırırlardı. Bazen müjdeli, bazen de kötü bir haberi topluma duyurmaya çalışırlardı.  Haberin ne olduğunu soranlara ise yanıt vermekten kaçınırlardı. Yine o günlerde öğleden sonra akşam gazeteleri ve daha sonraları da bulvar gazeteleri çıkardı. Kısacası gazete müvezzileri gün boyu koşup dururlardı.  
Gazete müvezzileri yakın tarihlere kadar basının önemli kollarından biri olmasına rağmen çoğu kez onlara önem verilmez, hatta küçümseyenler bile olmuştu. Bazen hor görülür, kovalanır, dayak bile yerlerdi. Bütün zorluklara rağmen müvezzi olmanın da bazı özellikleri vardı. Özellikle iyi koşmaları, seslerinin tiz olması çok önemliydi.  Bazıları daha iyi koşabilmeleri için ayaklarına giydikleri de önemliydi.  Eski resimlerinden çoğunun yalın ayakla koştukları görülmüştür.
Osmanlının son dönemlerinde, gazeteler basınla ilgisi olmayan dükkânlarda satılmış, onlara bayımız veya satıcımız isimleri yakıştırmıştı.  Reşad Ekrem Koçu’dan öğrendiğimize göre 1880 yıllarında Tercümanı Ahval Şehzadaşı’nda  Kapıçuhadarı  Hasan Efendi’nin çubukçu dükkanında; Üsküdar’da  Laz Osman Efendi’nin  arzuhalci dükkanında; Beşiktaş’ta  Hacı  Nazif Ağa’nın  aktar dükkanında; Salıpazarı’nda  Ahmet Efendi’nin fesçi  dükkanında; Bağlarbaşı’nda berber dükkanında; Kasımpaşa’da  Mehmet Ağa’nın  aktar dükkanında satılmışlardı. Bunu izleyen yıllarda İstanbul’da abone olanlara “Hadememiz” veya “Gazete Uşağı”  denilen kişiler gazete dağıtmışlardır. Gazetelerin okuyucu sayıları artınca da müvezziler ortaya çıkmıştır. 
Gazete müvezzileri konusuna nedense basınımızda çok az yer verilmiştir. Ahmet Rasim müvezziliğin 93 Savaşında ( 1870 Türk-Rus savaşı ) geliştiğine değinerek bazı gazetelerin ilave diye bir seda (ses) aksettiğini yazmıştır.
Sultan II. Abdülhamit döneminin iki önemli gazetesi olan İkdam ile Sabah tulumbacılardan iyi koşanlar arasından seçilenler tarafından satılmıştır.  
Gazete müvezzilerini konu alan Kemal Tahir’in “Yedigün Dergisinde 1937 yılında yazdığı “Velinimetimiz müvezzi hikâyesi” ile gazete müvezzilerini edebiyatımıza taşımıştır. Derya Kılıçkaya’da Akademik Hikayeler’de  2016’da  Kemal Tahir’in bu hikâyesi üzerine “Kemal Tahir’in velinimetimiz ekseninde müvezzilere bakış” çalışması ile konuyu gündeme getirmiştir.  
Gazete müvezzileri konusuna yerli ve yabancı ressamlar eğilerek çoğu kara kalem resimlerini yapmıştır. Bu ressamlardan biri olan Sabiha Bozcalı gazete müvezzilerinden Digo Hüseyin’in, Şimendifer Kenan’ın, Nedim Çocuk’un, gazete satarak liseyi bitiren Mustafa’nın, liseli Sebahat’ın resimlerini çizmiştir.
Gazete satan müvezziler bu konuda şehit bile vermiştir. Nedim isimli bir çocuk vapur iskelesinde gazete satarken kendisini kovalayan iskele memurundan kaçmaya çalışırken denize düşüp boğulmuş ve günün konusu olmuştu.
Gazete müvezziliği meslek olarak kabul edilmiş, 1932 yılında İstanbul Seyyar Gazete Müvezzileri Cemiyeti,  1970 de Türkiye Gazete Dağıtımcılar Sendikası kurulmuştur. Bir ara onlara yaptıkları işi yansıtan üniforma giymeleri bile öngörülmüştü.
Günümüz Türkiye’sinde sokaklarda bağırarak gazete batan müvezziler artık yok. Bir süre sonra onların yerini bayiler, büfeler ve bazı dükkânlar aldıysa da günümüzde nedense onlar da gazete satışlarından vazgeçerek Migros, Carrefoursa gibi yalnızca büyük marketlerde ve bazı büfelerde gazete satılıyor. Bazen onlarda da istediğiniz gazete ve dergileri bulamıyorsunuz. Kısa bir süre önce üç ay Adana, Antalya ve İstanbul’da yaşadım ve ancak 3-4 gün gazete alabildim.  Apartmanların, blokların kapı görevlileri de gazete satan yerler çok uzakta olduğundan bu konuda sipariş almıyorlar.
Böyle olunca  da geçmişin sokaklarda bağırarak gazete satan müvezzilerini çok aramıştım.. Teknoloji çağında çoğu kişi artık gazete almak yerine internetten okuyorlarsa da bence bir kitabın veya gazetenin ele değmesi insana ayrı bir duygu veriyor diye düşünüyorum.
Kısacası geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….

 

Bu yazı 2272 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum