içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İnsan ömrü!

Doğanın kanunu; insanlar doğuyor, yaşıyor ve ölüyorlar.
İnsan ömrü kısa mı, yoksa uzun mu?
Bence bazıları için kısa bazıları için de uzun…
Tartışılacak bir konu…
Tarihte yaşayan bazı ünlülere bakıyorum… Kısacık ömürlerine çok şey sığdırmışlar, öldükten sonra yaptıklarıyla, eserleriyle yaşıyorlar… Örneğin Atatürk kısacık ömrüne çok şey sığdıran Türkün kaderini değiştiren bir dahi… Biraz daha yaşamış olsaydı ülkemizin kaderi daha başka olacaktı. . Bugünün tıbbı o zamanlar olsaydı daha da yaşardı.  Bazı cahil cühela takımı yakalandığı karaciğer rahatsızlığını içkiye bağlar. Oysa bugünün tıbbı göstermiştir ki;  kuzey Afrika ve Ortadoğu çöllerindeki bir virüs onun karaciğerine bulaşmış, o günün tıbbı bunu önlemekten aciz kalmış. Yeri gelmişken bir noktaya değinmek isterim; ağzına içki koymamış, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif’de sirozdan ölmüştü. Babamın ölümünden sonra annem içki içmediği halde siroza yakalanmıştı.
Bu örneklere ne demeli?
Ünlü senfonileri, konçertoları ve operaları besteleyen Wolfgang Amadeus Mozart'da, 35 yaşında öldüğünde Requiem’i tamamlayamamıştı. Sabahattin Ali 41 yaşında öldürülmüştü. Orhan Veli 36, Sait Faik 41, Ömer Seyfettin 35 yaşında öldüler. Kısacık yaşamlarına çok şeyler sığdırdılar.
Önemli olan insanın ömrü boyunca neler yapıp yapamadıklarıdır. Bazıları bir şeyler üretiyor bazıları da ot gibi yaşayıp, hiçbir şey vermeden göçüp gidiyor.
Garip bir çelişki…
Günümüzün tıbbı çok ilerledi; geçmişte insan ömrü 50-60 iken bugün 90-100’e ulaştı.
Yazıma insan ömrüyle başladık onunla ilgili mitolojik bir öyküyle son vermek isterim:
Tanrı canlıları yaratırken onların ömürlerini ve dünyadaki görevlerini de belirlermiş…
Tanrı eşeği yaratmış ve ona şöyle demiş;
Sabahtan akşama kadar çalışacak, bir of bile çekmeyeceksin… 
Ot yiyeceksin ve biraz da aptal olacaksın… Sana 50 yıl yaşam biçtim…
Eşek yalvarmış;
Bu şartlar altında 50 yıl yaşamak işkence, 25 yıl bana yeter…
Tanrı dileği kabul etmiş ve eşeğin ömrünü 25 yıl olarak belirlenmiş…
Sıra köpeği gelmiş ve ona şöyle demiş;
Sen insanların mallarını koruyacaksın. Sahibin dövse bile sesini çıkarmayacaksın. İnsanların sofra artıkları ile besleneceksin. Sahibinin emrinde 25 yıl yaşayacaksın…
Köpek yalvarmış; Bu şartlar altında 25 yıl yaşayamam…15 yıl yeter bana…
Tanrı onun da dileğini kabul etmiş,  ömrünü 15 yıl olarak belirlemiş…
Sıra maymuna gelmiş… Ona da şöyle demiş;
Sallanarak ağaçtan ağaca aptal gibi dolaşacaksın. Palyaçoluk yapıp insanları eğlendirecek, fındık fıstık yiyeceksin. Ömrün boyunca şaklabanlık yapıp 20 yıl yaşayacaksın… Seni kızdıranlara da edep yerini göstereceksin…
Maymun, bu şartlar altında ve böyle dalkavukça 20 yıl yaşayamam 10 yıl bile çok… 
Tanrı onun da dileğini kabul etmiş; maymunun ömrü 10 yıl olmuş…
Tanrı en son insanı yaratmış ve ona da şöyle demiş;
Sen insansın, düşünebilen bir canlısın. Zekânla diğer yaratıklara hükmedeceksin. Sana da 20 yıl ömür biçtim…
İnsanoğlu Tanrıya yalvarmış;
Tanrım insan olmak, dünyayı yönetmek için 20 yıl yetmez. Ne olur eşekten arta kalan 25 yılı, köpekten arta kalan 10 yılı, maymundan da arta kalan 10 yılı benim ömrüme ekle…
Tanrı bu isteği kabul etmiş;  kendine verilen ilk yirmi yılını insanca ve mutlu olarak yaşamaya başlamış… Gerçekten de insanın çocukluk ve gençlik çağları, kıymetini bilmese de onun en güzel yılları olmuş. İnsanların ailelerini seçme şansı olmadığından, şansı yaver gidip hali vakti yerinde aileden ise keyfine diyecek yoktur. Yaş ilerleyince her zaman anımsadıkları, ah ne güzel günlerdi dedikleri, özlemini çektikleri, aşkların filizlendiği ilk yirmi yıl…
Tanrının kendisine biçtiği 20 yıldan sonra sıra eşekten arta kalan 25 yılı kullanmaya gelmiş… Bu arada evlenmiş, sabahtan akşama kadar çalışmış, omuzlarına ağır yükler binmiş… Eşinin çocuklarının sorumluluklarını yüklenmiş. Kısacası yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş… Eşinin çocuklarının istekleri ise hiç bitmemiş, biri biterse diğeri başlamış…
Eşekten kazandığı yıllardan sonra sıra köpekten kazanacağı 10 yıla sıra gelmiş… Evini ve sorumlu olduğu ailesini korumuş, onlardan arta kalanları yemiş ve köpek gibi de eşine sadık kalmış Ne garip ki, halinden hiçte şikâyet etmemiş… Kuşkusuz, eşlerini aldatanlar bu tanımlamanın dışında kalıyor…
Tanrının biçtiği yaşın üzerine eşeğin, köpeğin yaşları da eklenince birden yaşlandığını hissetmiş… Bazı uzuvlarının yerinde yeller estiğini, daha doğrusu işlevini tam yapamadığını görünce, çareyi gelişen tıpta aramaya koyulmuş… Bu döneminde artık maymundan arta kalan 10 yılı yaşıyormuş…Çeşitli şaklabanlıklarla, eşi gençse ona ayak uydurmaya, değilse torunlarını eğlendirmeye başlamış.. Bu arada zekâsının bir kısmını da yitirmiş ve çoğu kez de bazılarının eğlencesi olmuş…
Kısacası insan ömrü böyle geçmiş
Bu fıkrayı okuyanlar oturup, insanın en büyük sırdaşı olan aynaya bakıp kendi iç dünyaları ile baş başa kalsınlar ve biraz düşünsünler derim…
Düşünürün biri gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse diye boşuna söylememiş!..

 

Bu yazı 1133 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum