içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yerel seçim sohbeti!

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere iki ay ve birkaç gün kaldı.  Sayılı günler çabuk geçer; bakarsınız seçim günü gelip çatmış… 
Ne yapacaksınız?
Önceden kime oy vereceğinizi belirlemişseniz;  mesele yok…
Ya vermediyseniz; ne olacak?
"Vatandaşlık göreviniz, memleketin geleceği atacağınız oyda…" Her seçimde söylenen bir söz… Etkili mi değil mi; bilemem.
Gündemi takip ediyorsanız, düşünüyorsanız, aklıselim ile duyarlıysanız mesele yok…
Medyanın etkisinde kalıp kalmadığınız bilebilmek kolay değil…
Bazı televizyon kanallarına bakıyorsunuz,  her şey güllük gülistanlık;  uzaya bile para verip astronot gönderebiliyorsanız işler tıkırında demek…
Bu kez muhalif televizyon kanallarına bakıyorsunuz; çarşı pazarlardaki pahalılıktan şikâyet eden, onlara oy verdim pişmanım,  bir şey alamadık, kiraların altından kalkamıyoruz, ailecek birleştik diyen emeklileri görüyorsunuz.  Üzülüyorsunuz.  Mikrofonu tutan muhabir kime oy verdiniz diye sorunca; tabi ki, iktidara diyorlar. Sonrada şükür diyorlar…
Anlaşılan kiminin tuzu kuru, kiminin tuzu yaş!
Şaşıp kalıyorsunuz… 
Türkiye’de birleşseler, parti kursalar, iktidara uzanacak bir emekli topluluğu var…
Anlaşılan bazıları halinden memnun şükürcüler, bazıları da toptan muhalifler…
Bir zamanlar "sonradan ben öyle dememiştim" diyen Turgut Özal benim memurum işini bilir demişti. Hayatta olsaydı;  belki de benim emeklim işini bilir derdi…
Sonradan pişman olmamın , ah ona değil buna oy  verseydim diye dövünmenin de yararı yok..
Kuşkusuz bunu düşünecek bilinçteyseler demenin de yararı yok…
Bu karmaşada bence en kârlı çıkanlar anketler düzenleyen firmalar olmalı… Benim telefonumda günde bir kaç kez anketçiler tarafından çalınıyor.  Onlara ben cahilim anlamam, kararsızım diyorum, telefonu kapatıyorlar
Bu arada siyasi partiler adaylarını geçte olsalar kısmen belirlediler. Cehaletime verin birkaçı dışında çoğunun ismini bile bilmiyorum; sonra da memlekete hizmet için ne kadar çok insan varmış diye düşünüyorum.
 AKP ve MHP dışındaki partilerin ittifak kurup kuramayacakları da tam netlik kazanamadı.  Seçimde şansı olmayanlarla ittifak kursan ne olur kurmasan ne olur?
İYİ Parti altılı masadaki ortaklarıyla bağlantıyı koparmış ve tek başına seçime girecek. Belediye başkanlıklarında şansının olacağını ben hiç sanmıyorum. Partiden istifalar birbirini izlemişti. Belki bir veya iki ilçeyi alabilirlerse büyük başarı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.    
Özgür Özer’in genel başkanlığındaki CHP önceden kazandıkları belediye başkanlıklarına yenilerini ekleyebilirler mi? 
Sandıklara sahip çıkarlarsa İstanbul ve Ankara başta olmak üzere şansları açık gibi görünüyor. Oysa bu yerel seçimde kilit parti DEM ile İşçi Partisinin olacağını sanıyorum
Siyasi partilerin hemen hepsi başkan üzerinde duruyor. Belediye Başkanlığı milletvekilliğinden farklı olmalıdır. Belediyecilik konusunda belirli bir eğitimleri olmalı, tarih, sanat tarihi, çevrecilik, şehircilik, mimari ve ekonomi başta olmak üzere kültürel birikimleri olmalıdır. Bu arada belediye meclis üyeliği de en azından onlar gibi birikim yönünden önem taşır. Çıkar değil, halka hizmet öne çıkmalı, parti kimliğinden uzaklaşmalıdır. Aynı partiden olmasa bile halka yararlı olacak işlerde başkanı desteklemelidir. Özellikle Ege ve Akdeniz gibi turistik bölgelerde ranta sırt çevirecek üyelerden oluşmalıdır. Yeri gelmişken şimdi   isim  vermeyeyim;  inşaatçı, emlak komisyoncusu ve otelcilerden oluşan bir belediye meclisi o güzelim ilçeyi betona boğmuştu. Bir emlak komisyoncusu ise parası olmayan buraya gelmesin deme cüretini göstermişti.
M.Ö. 551 - M.Ö. 479 yıllarında yaşamış Çinli  filozof, düşünür Konfüçyus’un “Bilgili insanlar  işini  maaş karşılığı değil hayat görevi  olarak yerine getirir.” Sözünden ders alınmalıdır.

Bu yazı 2390 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum