içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

27 Mayıs Darbesinin öncesi

               
Türk Tarihinde Mayıs ayında pek çok önemli olay yaşanmıştır. Bunlardan birisi de 27 Mayıs 1960’da yaşanmış olan askeri darbedir. Aradan 64 yıl geçmiş olan bu darbenin neden ve nasıl yapıldığı konusunda onlarca kitap, anı, makale yazılmış, belgesellere konu olmuştur. 
Demokrasi tarihimizin dönüm noktalarından biri olan 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti çoğunluk seçim sistemine dayanarak çok sayıda milletvekilini meclise sokarak iktidar olmuştu. Bu tarihi seçimde %53.59 oy alan Demokrat Parti 408 , %39.98 oy alan CHP 69 milletvekili çıkarmıştı. Yeri gelmişken belirtmek isterim ki; çoğunluk sisteminde bir ilde hangi parti diğerlerinden fazla  oy almışsa o ilin bütün milletvekilliğini kazanmış oluyordu. Bu seçim sonuçlarına göre aradaki büyük fark buradan kaynaklanıyordu.
Seçimin kaybedilmesi üzerine söylenenlere göre ; bazı komutanlar Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den talimat beklemişler,, Ancak İsmet İnönü’den ; ”Milli irade gerçekleşmiştir. Halkın istediği şekilde iktidar devredilecektir. Bunu herkes içine sindirmelidir” yanıtını almışlardır.  Kısacası İnönü 27 yıllık tek parti yönetiminden sonra iktidarı kansız, kavgasız olarak sandıktan çıkanlara teslim ederek muhalefete geçmiştir.
Demokrat Partinin ilk yıllarında ABD’nin II. Dünya Savaşından çıkmış, her yönüyle yıkıma uğramış devletlere yaptığı Marshall yardımından Türkiye’de pay almıştı. Böyle olunca savaş sonrası Türkiye’de büyük bir refah yaşamaya başlamıştı. Ne var ki; bir süre sonra bu suni refahın sorunları ortaya çıkmaya başlamış, ülke bağımlı hale gelmiştir. O günlerde bunun bilincine pek az kişi varmıştı.
Demokrat Partinin on yıllık iktidarının sonlarına doğru;  özellikle 1957 seçimlerinden sonra muhalefetteki CHP halkın belini büken ekonomik sıkıntıları ve siyasi yanlışları ortaya koyarak iktidarı yıpratmaya başlamıştı. Buna karşılık da iktidar sertleşmiş, halkın bazı kesimleriyle askerde huzursuzluklar başlamıştı.  1958 deki Dokuz Şubat Olayı, askerin darbe yapacağı kuşkusu, Irak da Faysalı deviren ihtilal Demokrat Parti iktidarını rahatsız etmişti.
 Adnan Menderes’in, halk arasında dolaşan, ancak doğruluğu tam olarak netleşemeyen “Listeme odunu koysam seçtiririm” veya “Gerekirse orduyu yedek subaylarla idare ederim”  gibi anlamsız sözleri tepkiyle karşılanmıştı. 
Menderes 1958 deki yurt gezilerinde CHP’ye daha sert yüklenmeye başlamıştı. Buna karşı İsmet İnönü 1959 deki yurt gezilerinde saldırılara uğramıştı.. Uşak’ta başına taş atılmış, Topkapı da neredeyse linç edilmekle karşı karşıya kalmıştı. Onun ardından Kayseri Yeşilhisara sokulmak istenmemişti. Bunun peşi sıra basına yasaklar getirilmeye başlanmıştı.  İsmet İnönü’nün damadı, Akis dergisi sanip ve yazarı Metin Toker, milletvekili olan gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın başta olmak üzere muhalif yazarlar tutuklanmıştı.  Onların yanı sıra dönemin ünlü yazarlarından Bedii Faik, Şinasi Nahit Berker, Altan Öymen, Cüneyt Arcayürek de tutuklananlar arasındaydı. Muhalif basından Ulus, Cumhuriyet, Yeni Halk, Yenigün, Demokrat İzmir, Vatan gazeteleri Akis, Kim ve Dolmuş dergileri belirli sürelerde kapatılmıştı. O günlerde geleceği gören bazı siyasiler Adnan Menderesi uyaran sözler söylerken mektup yazanlar da olmuştu. Nedense iktidar gücü insanın doğruları görmesini engelliyor. Tarih boyunca hep böyle olmuştur.
Demokrat Parti iktidarının eleştiriye tahammülü olmadığı açıkça görülüyordu. Demokrasi tarihimizin ünlü isimlerinde muhalif Osman Bölükbaşının milletvekili seçildiği Kırşehir ilçe yapılmıştı.  Bu arada Menderes’in romancı Suzan Sözen ve Opera sanatçısı Aynur Aydan ile yaşadığı aşk toplumda yankılanıyordu. Her şey bir yana, bardağı taşıran damla Tahkikat Komisyonu maddesinin  meclisten çıkarılması olmuştu. Demokrat Parti milletvekillerinden oluşun Tahkikat Komisyonunun kurulması ve tutuklama dâhil yargının temel yetkilerinin onlara verilmesi kabul edilecek gibi değildi. Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu, Basın Kanunu ve kısacası yargıya tanınmış tüm yetkiler bu komisyona verilmişti. Bunun üzerine 28 Nisan 1960 tarihinde İsmet İnönü mecliste yaptığı tarihi konuşmasında “Sizleri ben bile kurtaramam” demişti..  
İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde Demokrat Partiye karşıtı gösteriler başlamış, Harp Okulu da onları desteklemişti. O yıllarda radyolarda sürekli Vatan Cephesine(!) katılanların isimleri yayınlanıyor ve bu da toplumun tepkisini çekiyordu. 
Sonunda 27 Mayıs sabaha karşı radyolardan kalın tok bir ses topluma hitap ediyordu.
“Dikkat dikkat muhterem vatandaşlar radyolarınızın başına geçiniz Güvendiğiniz Türk Silahlı Kuvvetlerin sesi bir dakika sonra sizlere hitap edecektir:
“Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadı ile Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır.”
Geliyorum diyen darbe gelmişti.

Not: Önümüzdeki yazımda bir üniversite öğrencisi olarak 27 Mayıs izlenimlerini yazacağım,

Bu yazı 1019 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum