-
Erdem Yücel
Tarih: 28-10-2024 10:08:00
Güncelleme: 28-10-2024 10:08:00
Cumhuriyetimizin 101. Yılını çoğumuz coşkuyla, bazıları da dostlar alışverişte görsün gibisinden kutluyor. Günümüzü yaşarken geçmişi hatırlıyor ve gerçekten çok üzülüyorum. Çok değil; on beş, yirmi yıl öncesi bile bayramlarımızın en önemlisi olan Cumhuriyet Bayramı çok daha büyükcoşkuyla Çocukluk yıllarımda sınıfımızı kâğıttan bayraklar ve grafon kâğıtlarıyla süslerdik, öğretmenlerimiz bizlere cumhuriyetin kolay kazanılmadığını anlatırdı.
Hepsinin ruhları şad olsun. Bu yazımda cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu anlatacak değilim. Aydınlanma felsefesini aşmış olanlarımıza, yakın tarihimizi bilenlerimize onu bir kez daha anlatmak yersiz.. Ya bilmeyenler derseniz; onlar bu büyük günün anlamını şimdiye kadar öğrenemedilerse varsın yine de
öğrenmesinler. Anlamazlar ya da işlerine gelmediğinden anlamak istemezler…
Türkün bu büyük bayram kolay kazanılmadı. Türkiye Cumhuriyeti çöken ümmetçi Osmanlı’nın küllerinden doğdu. Emperyalizme karşı koydu ve onlara karşı dimdik ayakta durdu… Bunu başaran Büyük Atatürk ve arkadaşlarına çok şeyler borçluyuz…
XVI. yüzyıldan sonra duraklama ve çöküş sürecine giren 600 yıllık imparatorluk neden çökmüştü?
Emperyalizme nasıl boyun eğmişti?
Günümüzde hala Osmanlı hayalini kuranlar,
Türküm demekten kaçınanlar bunu anlayabiliyorlarsa Büyük Atamızdan dualarını esirgemesinler. Sarı saçlı mavi gözlü dev olmasaydı bugün kim bilir hangi devletin
kölesiydik; Yunanlının mı, İngilizin mi, Rusun mu, yoksa bir başkasının mı?
29 Ekim 1923’ ümmetçilikten Türklüğe geçişimizdir.. Bağımsızlığımızı kazandığımız gündür…600 yıllık aile imparatorluğunun yerini dinamik, devrimci bir cumhuriyet almıştır. Her türlü entrikanın, hırsın, kanlı oyunların evlat, torun katlinin yaşandığı, haremin ön plana çıktığıimparatorluk tarihe karışmış, son padişah Vahideddin’de bir İngiliz gemisine sığınarak kaçıp gitmişti. Her şey inanılmaz bir hızla değişmiş, batıya yönelik çağdaş devrimler birbirini izlemişti.
Belkide yıllar sürecek devrimler kısa sürede yapılarak benimsenmiştir. Bu da gösteriyordu ki, Türkler böyle bir değişime susamışlardı.
İstiklal savaşının kazanılması ve Cumhuriyetin ilanıyla her şey bitmemişti. Nitekim Atatürk asıl savaş şimdi başlıyor; o da cehaletle savaş dememiş
miydi? Emperyalist güçler yine de Türkiye’yi yıkmaya çalıştılar. Lozan antlaşmasında çözümü ileriye bırakılan petrol bölgesi Musul’da ki Arap aşiretlerini parayla kışkırttılar, bu memleketin çocukları olan Kürtleri ayaklandırmak için elinden geleni yaptılar. Yeni Türk Cumhuriyeti okuma yazma oranı yüzde bir bile olmayan halkı eğitmeye çalışırken; diğer yanda onların çıkardığı gerici isyanlarla uğraşmıştı. Kısacası cumhuriyetin ilanıyla her şey bitmemiş, asıl mücadele ondan sonra başlamıştı. Bir süre sonra ülkenin üzerinekısır politik çekişmeler çökmüştü. Bir zamanların coşkulu milli bayramlarımız sıra dışı olmaya yöneltilmişti. Ne var ki bütün olumsuz girişimler cumhuriyeti içine sindirmiş büyük çoğunluğun sevgisini hiç eksiltmedi, daha da güçlendirdi. . Bu büyük bayramı büyük bir içtenlikle kutlayacağız. Balkonlarımızı pencerelerimizi bayraklarla süsleyeceğiz.
- Datça’da sizlere ömür!..
- Atatürk’ün kültüre verdiği değer
- Şaşa Dimitolara dikkat!..
- Öğretmenlerimiz ve eğitim çıkmazımız!..
- Bunları da mı görecektik…
- Kıbrıs harekâtının 50. yıldönümü
- Datça’nın simgesi Can Yücel mi?
- İç Anadolu'nun bir kasabasından gözlemlerim
- Sessiz sinemanın Şarlo efsanesi Charlie Chaplin
- Bir zamanlar Stan Laurel ve Oliver Hardy vardı
- Datça’nın yıkılan, yerleri otopark olan yapıları!..
- Bir zamanlar Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü vardı