-
Erdoğan Varol
Tarih: 06-10-2024 10:51:00
Güncelleme: 06-10-2024 10:51:00
Değerli okurlarım, 03 Ekim 2024 Perşembe günü arkadaşım Celal Öcal ve kardeşi ile birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi’nce açılan “Yanık Yurt” adlı bir sergiye gittik.
Sergi, İzmir'de 12-13 Eylül 2022 tarihinde Osmanlı’nın "tebaayı sâdıka" adını verdiği Ermenilerin yaktığı yerlerden çekilen fotoğraflardan oluşuyor.
Sergi, Yunan Askeri’nin Anadolu’dan çekilirken yaktığı yerleri de kapsıyor! Ta Eskişehir’den başlıyor yakma işlemi, İzmir’e kadar geliyor. Uşak, Aydın, Manisa illeri ile Turgutlu, Kula ve diğer bazı ilçeler yanmaktan kurtulamamış.
Camiler, Devlete ait binalar, birçok zenginin ve eşrafın konutları yanmaktan ve talandan nasibini almış!
İnsan bunları içi yana yana izliyor. Ancak Yunan askerinin yaptığı mezalimi görmek, o günlerde Türklerin neler çektiğini öğrenmenin başka yolu yok.
Sergide o tarihlerde İzmir İtfaiye Müdürlüğü’nün kullandığı bazı araç gereçler de var.
Ayrıca, “İzmir’in tarihindeki en belirleyici mekansal Tahribat” adlı bir bilgilendirme notu var. Not şöyle:
“Yunan işgalinden kurtarılan İzmir’in zafer sevincine, Ermeni mahallesinden başlayan ve kısa sürede geniş bir alana yayılan yangının gölgesi düştü. Bir çok şehircilik kusuru barındıran İzmir, sınırlı imkanlara sahip itfaiyesi ile baş başa kaldı.
9 Eylül 1922 günü Türk ordusu İzmir’e girmiş, ancak savaş hali henüz sona ermemişti. Batı Anadolu’da işlenen sayısız savaş suçuna katılmış olan Yunan askerleri ve Rum milisler henüz şehirdeydiler. 13 Eylül’de Ermeni militanlar kuşatıldıkları mahallelerinde Türk birlikleriyle çatışmaya girdiler ve cephanelik olarak kullandıkları kilisede savaş mühimmatını yakarak yok etmeye çalıştılar. Binaları Nurettin Paşa komutasındaki Türk askerleri tarafından kuşatılırken yandaşları dikkatleri başka yöne çekmek için çevredeki on beş ayrı odağı eş zamanlı olarak kundakladılar; iftafiyecilerin üzerine ateş açtılar ve yangın hortumlarını kestiler.
Güneyden esen ve saatler boyu süren sert rüzgar alevleri kentin kuzeyine sürükledi. Üç gün süren yangının sonunda sadece şehrin çeperleri kurtulmuş, ortada koca bir enkaz yağını kalmıştı.”
*****
Sergi salonundaki bir ekranda da o günlerde çekilen bazı filmler de gösteriliyor…
Filmler “BRITISH PATHE ARŞİVİ”ndeki İzmir Yangını ve Yangın Sonrası İzmir; ULUSLARARASI KIZILHAÇ KOMİTESİ ARŞİVİ’ndeki İzmir Yangını, Yangın sonrası Turgutlu, Aydın. Nazilli, Burhaniye, Selçuk, Bandırma” ile ALBERT KAHN ARŞİVİ’ndeki Yangın sonrası Alaşehir, Aydın, Eskişehir, İzmir, Manisa, Turgutlu ve Uşak”a ait.
Fotoğrafları gördükten sonra o filmleri de izlemek de gerekiyor. Üzülüyorsun ancak yanan yerlerde çekilen bu filmler bence önemli birer belgesel.
Filmlerde o günlerde Kızılay’ın yaptığı faaliyetleri de izlemek mümkün.
Sergideki fotoğrafların çoğu Nejat Yentürk’ten alınmış. Kendisine ayrıca teşekkür ediyorum.
*****
Sergiyi gezdikten sonra arkadaşım Celal Öcal izlenimlerini video olarak kaydettirdi. Ben konuşmayacağımı ancak yazacağımı söyledim. Ve salondaki anı defterine aşağıda paylaştığım yazımı yazdım.
“Bu konuda konuşmak ve yazmak çok güç. İnsan o günlere gidiyor. “Yanıt Yurt” sergisini gezdikten sonra. Daha önce öğrenilenler ve bilinenler gözden geçiriliyor. Yeni bilgiler öğreniliyor.
Yapılan mezalim Eskişehir’den bu yana adım adım görülüyor. Fotoğraflar soyutu somuta çeviriyor.
Güzel yurdumun işgal altında ne çektiğini, kurtuluşun nelere mal olduğunu, yanyana yaşıyan milletlerin, halkların, komşuların nasıl düşman edildikleri görülüyor.
Yazık!
Büyük İzmir Yangını ise tam bir facia.
Burada yakılan aslında içiçe yaşamış olanların büyük tahrikler altında nasıl birbirine düşman olduğu, nasıl ateşe atıldığı!
Türkiye yıllardır “Ermeni Tehciri” konusunda derdini anlatırken, acaba bu insanların İzmir’de yaktıkları yerler örnek olarak gösteril(m)iyor mu?
Facianın sonunda düşman işgalinden kurtulan İzmir’i, bugünü görenlerin teşekkür etmesi gereken tek kişi, “Yurtta sulh, Cihanda Sulh” diyen Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlarımı sunuyorum.”
*****
Sergide fotoğraların yanlarında nereye ve neye ait olduğuna ait bilgilendirmeler var.
Bilgiler arasında o günlerde İzmir’de İtfaiye Müdürlüğü yapan ve üç nesilden bu yana ülkemizde oturan bir Avusturyalıdan da söz ediliyor. Bu nedenle bay Paul Boudjalise’e de teşekkür etmek gerekiyor.
Bir teşekkür de yanan yerleri “İzmir Enternasyonel Fuarı”ı haline getirenlere…
Bir daha böyle günlerin gelmemesi dileğiyle!
Bugünlük de bu kadar!
Hoşçakalın! Sağlıcakla Kalın!
Datça Havadis’siz Kalmayın!