içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

DEĞİŞİM OLSUN DA …AMA NASIL?

 

                    (İçerden Bir ses…)

          Kitabın adı: “Çatlağın Arkası” Aykurt Nuhoğlu yazmış. Hem de çok yeni 2023…

          O kitaptan bazı alıntılar sunacağım.

          *…Bu üyelerle seçim, önseçim yapılamaz, bu üyelere güvenilmez….vs. denilir hep.

          *Aslında partinin demokratikleşmesini, tabanın siyasi süreçlere katılmasını önlemek için kullanırlar bu bahaneyi…

          *Sağlıksız üyelik sorunu değil, sağlıksız yönetim sorunu vardır. Asıl sağlıksız üyelik, yığma üyelik ve buna bağlı delege ağalığı uygulamasıdır. Bu işler parti yönetiminin kanatları altında, onayıyla yürütülmüştür, sürmektedir.(altını ben çizdim)

          *Yığma üye sorunu zamanla o kadar büyür ve içinden çıkılmaz bir hal alır ki, ipin ucu kaçar. Parti yönetimi, üyelerin kontrolsüz bir güce dönüşmemesi için üyelikleri sıfırlar, yeni baştan üye kaydına başlar (Altan Öymen seçilir seçilmez yeniden üye sayımı yaptı. Baktı ki, Bir milyonun üzerinde görülen üye 140 bin kadarmış! O.K)

                    SEÇMENE SELAM KAYBETMEYE DEVAM..

          *Sağlıklı üyelik için tekrar kolları sıvadıklarında da yine yığma üyeliğe başvururlar; yine sağlıksız üye yaratırlar. Bu döngü genel merkezin onayı ve güdümüyle yürür. Çünkü merkezi tutanlar, bu sağlıksız üyelik sayesinde merkezi tutabilirler.

          *Eğer bunlar olmasaydı, kaç seçim kaybetmiş bir genel başkan hala koltuğunda oturamazdı. Bu kadar başarısız bir partinin hiçbir milletvekili 20 yıl boyunca (daha fazla olanlar da var. O.K) aralıksız seçilemezdi, aday bile olamazdı. Her dönem seçilen bazı isimler ancak atama yoluyla yerlerini koruyabilirdi, zaten olan da bu (Yahu Samsunlu Haluk Koç, Ankara’dan kontenjan, Sinoplu Engin Altay Ankara’dan kontenjan, daha onlarca sayarım O.K)

                              DONDURULMUŞ YÜZSÜZLER:

          *Neden parti yönetimi çeşitli düzeylerde aynı kişileri atayıp durduğunu açıklamaz, medya neden bu konunun üstüne gitmez?

          *Acaba neden aynı kişi, 20 yıldır, İstanbul B.Şehir Belediyesi Meclisi’ne seçilir? Kim, niye, nasıl belirlemiştir bu ismi (veya isimleri) CHP’den istifa edip AKP’ye katılan meclis üyelerini listelere koyanlar kimlerdir?

          *Parti yönetiminin istediği kadrolardır bunlar aslında. Dolayısıyla yerelden merkeze kadar parti yönetimi, kendi yarattığı sorunu gerekçe göstererek o sorunu çözmüyor. İktidarlarını böyle devam ettiriyorlar. Atamanın haklı gösterilmesi için de sürekli “Bu üyelerle mi ön seçim yapacağız? “ diyerek üyeleri aşağılıyorlar. Sorun diye gösterdikleri örnekler, kendi yarattıkları örneklerdir.

          *Kendi üyesini tehdit olarak gören bir parti yönetiminin, ülkede iktidar olma şansı yoktur (Altını ben çizdim. O.K)

          *Sorunu çözmesi gerekenler, sorunun kaynağını oluşturuyorlar.

                    SEÇEN DEĞİŞİR SEÇİLEN DEĞİŞMEZ…

          *CHP’nin tekrar açıldığı 1992’deki; tüzükte sandık esasına göre üye olma zorunluluğu vardı. Yani herkes kendi seçmen kütüğünün bulunduğu ilçede parti üyesi olabilirdi. İnsanlar buna göre üye oldular. Fakat kurucu yönetim, üyelere bakıp, ilçe kongresini kazanamayacağını düşündü ve tüzüğü ihlal edip, başka ilçelerden kişileri Kadıköy’de seçmenmiş gibi gösterip, üye kaydetti. 

          *Bunların Kadıköy’de olmadığını ispatlayıp dilekçeler verdik. Ama ilçe yönetimi kanıtlı itirazlarımızı reddetti. Hemen CHP il yönetimine itiraz ettik. İnceleme gereği bile duymadan, seçim yapıp, çok az bir farkla kazandılar.

          BİZİM OLSUN DA ENKAZ OLSUN!

          Ya da Ben Buna “Yiğidi Öldür Hakkını Ver” Diyorum (O.K)

          *CHP Gn. Bşk. K.Kılıçdaroğlu, 2018 ‘deki tüzük kurultayında “sağlıksız üyelik”  sorununa akılcı bir çözüm sundu:” Üyelik aidatını ödeyen ve parti çalışmalarına katılan üyelere “AKTİF ÜYE” olarak parti içi seçme, seçilme hakkı ve önseçim gibi kararlara katılma yetkisi verilecek; üyelik aidatını ödemeyen ve parti çalışmalarına katılmayan üyeler “PASİF ÜYE” olarak gönüllü çalışmalar yapabilecekti….”

          *Ama soruna gerçekçi bir çözüm getiren bu öneri, kurultayda reddedildi.

                    TÜM BUNLAR DOĞRU YAPILSAYDI…SEÇİM KAZANILIR MIYDI?

          Bu yazıya ekleyeceğim çok şey var. Ama Kılıçdaroğlu’nun şu sözüne de birkaç şey ekleyip, kendi yorumlarıma geçeceğim: Şöyle diyor Sayın Kılıçdaroğlu” CHP’nin tarihinde kişiye endeksli siyaset yoktur…” O kadar haklı ki…CHP bir sistem partisidir. Yani şu anda Türkiye’de bir partidir. Koca bir çınardır…Ama o sistem uzun zamandır “bozuk ve donuk”

          Çürümüşlüğünü saklayan derin dondurucu tümüyle boşaltılmalı. Hemen çöpe atılmalı. Çünkü her şey kokmuştur. Sadece taze değil, organik, GDO suzlarla doldurulmalı sofra.

          Hani sordum ya, tüm bunlar doğru yapılsaydı, bundan sonra da yapılsa kazanabilir miydik? Evet diyorum. Belki ilk başta tam anlatamayız diyeceğim de… Anlatırız. Kendisini parti üyesi gibi gören, sadece seçimden seçime üyeliğini, parti aidiyetini anımsayan insanlar yerine, bu aktif üyelerle, daha fazla olabiliriz…

          Ne kadar çalıştık? En yakın çevremizden kaç MHPli, kaç AKPli ikna edebildik? Edemedik… Edemeyiz. Bu bir seçim döneminde yapılacak iş değildir. Seçimlerden sonra Küçük Burjuva reflekslerimizle, ilk gördüğümüz AKPliden faizin, doların hesabını sorar hale geldik! Zaten piyasada AKPli falan göremezsiniz ki… O zaman hemen içe dönüp, Kılıçdaroğlu gitmelidir… Değişim şarttır. Değişim şarttır, ama nasıl bir değişim…

          Ben sayın Aykurt Nuhoğlu’ndan  alıntıyla başladım. Bunu sürdürmek istiyorum. Bunu sadece CHP üzerinden yapmak da yanlıştır. Ben SOL’da bir değişimden yanayım…

         

Bu yazı 2575 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum