içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

55 GÜN!

Yanlış hesap etmediysem, yerel seçimlere 55 gün var. Ülkemiz seçim sath -ı mailine girmiş bulunuyor.
Şimdi nereden çıktı bu eski deyim diyenleri duyar gibiyim. Ancak ülkenin seçim düzlemine girdiğini bundan daha iyi anlatan başka bir söylem de yok.  
Seçimlere kaç parti girecek bil(e)miyorum? Merak edip bakmadım bile! Ancak televizyon ve öteki mecralarındaki çalışmaların hızlandığını görüyoruz. Aday adayı olanlar yarışta olduklarını halka ve partilerine bildiriyorlar. Partilerin yetkili organları toplantılar yaparak aday adayları arasından kazanabilecekleri seçip kamuoyuna sunuyorlar. Küsenler de oluyor, eh ne olacak bir daha ki seçimlerde bana gelir sıra diyenler de oluyor. Bu da yarışa girenlerin başına gelecek bir durum.
Ancak şunu da söylemeden geçemiyeceğim. Seçime girecek partilerin tümü, yerel seçimlere genel seçimler mantığıyla bakıyorlar. Eh bu da onların en doğal hakları. 
Yazılarımda siyasete ve spora girmemeye çalışırım. Çünkü ikisinden de fazla anlamam. Ancak insan uzak da duramıyor. Fanatik olmadığımı da belirtmek isterim. Seçimler konusunda söyleyebileceğim tek şey, “benim oyum ne işe yarar diye düşünüp” oy kullanmaya gitmeyeceklere… Çünkü kullanılmayan her oy ülkenin zararına olur. Lütfen bunu unutmayınız.
*****
Bugünkü ikinci konum. Susuzluk! 
Üç tarafı denizlerle kaplı ve bir çok göle sahip olan ülkemiz, ciddi bir kuraklık tehlikesi içinde. Bugün konuştuğum bir çiftçi, yağmur yağması gereken zamanlarda toprağa tek damla su düşmediğini, tehlikenin görünenden ve bilinenden de tehlikeli olduğunu söyledi.
Tarlasındaki iki kuyunun kuruduğunu, taban tabir edilen bölgedeki tek kuyunun da suyunun çok azaldığını anlattı.
Üretimin bu yüzden düştüğünü, tarımsal alandaki pahalılığın susuzluk kökenli olduğunu, yetkililerin de konuşmaktan ve laf üretmekten başka birşey yapmadıklarını sözlerine ekledi.
Bu konuda yapılması gereken, sanırım deniz suyunun tuzdan arındırılması ve tarımsal alanlarda kullanılması... Ancak bu konuda da mesafeler sorun sanırım. 

*****
Değinmek istediğim üçüncü konu plastik meselesi!
Gün geçmiyor ki plastik denilen baş belasından bahsediyoruz. Doğayı ne kadar kirlettiği, içine konulan sıvılarla etkileşerek sağlığa zararlı hâle getirdiği, hatta mikroplastik denilen cinsinin, yani gözle görünmeyen bazı plastiklerin besin zincirine girdiği ve çok zararlı hâle getirdiği konuşuluyor. 
Peki çaresi ne? Bana göre basit, camın icat edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Kumumuz bol, cam yapacak fabrikalarımız da var. 
O zaman bize helvayı karmak kalıyor. Yasaklıyacaksın plastikten yapılan kapları, yerine camdan yapılanların kullanılmasını zorunlu hale getireceksin.
İş bukadar kolay mı? Kolay tabii ki! Önce niyet etmek, sonra o doğrultuda çalışmak gerekiyor. Gerisi gelir diye düşünüyor ve konuyu ilgili ve yetkililere iletiyorum. 

Bugünlük de bu kadar!
Hoşçakalın! Sağlıcakla Kalın!
Datça Havadis’siz Kalmayın! 

Bu yazı 1388 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum