içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

1994 yerel seçimi unutulmamalı!

Türkiye’nin odaklandığı yerel seçime iki aydan az bir süre kaldı. Medyayı izliyorum;   Türkiye’de ve dünyada gelişen olaylar, savaşlar, devletlerin çıkarları, ekonomi, para politikası gibi sorunlar bir yana itilmiş, gündemin tek konusu yerel seçim… İnsanlarımıza bakıyorum; kiminin tuzu kuru kimi de geçim derdinde… Bazılarının da medyaya ilgisiz, yalnızca dizilerle haşır neşir, olup bitenlerden  haberleri yok. O zaman aklıma Orhan Veli’nin II. Dünya Savaşı sonrasında söylediği  “Cımbızlı şiir” aklıma geliyor:
”Ne atom bombası
  Ne Londra konferansı
  Bir elinde cımbız
  Bir elinde ayna;
  Umurunda mı dünya”
Toplumda kimi ateşli ateşli tartıyor, kimisinin ilgisi yok… Medya’da yapılan yorumları izlemek bir yana bazı televizyon kanallarında nelerin söylendiği bir yana o kanalın varlığından bile habersiz.. İşin acı yönü de bunların çoğunun eğitimli olmaları… Bir üniversite yöneticisi eğitimlileri gördükçe beni afakanlar basıyor demişti ve gündem olmuştu; acaba onları mı söylemek istemişti?
Bilemeyiz…
Her şey bir yana 31 Mart 2024 seçimi şimdiye kadar yapılanların önüne geçecek… Araştırmacılar yüzyıllık siyasi tarihimizi, çalkantılarını ileride mutlaka yazacaklardır. Üniversitelerimizin konuyla ilgili bölümlerinde ve hazırlanacak tezlerde yaşanan son seçimlerle ilgili neler yazacaklar, neler söyleyecekler;  gerçekten merak ediyorum.
Benim yaşımdakiler görür mü, görmez mi; onu da bilebilmek zor…
Önümüzdeki yerel seçim öncekilerden çok daha farklı olacaktır. Belki de Türkiye’nin kaderi biraz daha netleşecektir.   
Özellikle İstanbul yerel seçimi diğer il ve ilçelerden çok daha farklı anlam taşıdığı da bir başka gerçektir. İstanbul’da gerçek İstanbullular artık yok denilecek kadar az; çoğunluk Anadolu’nun her kesiminden gelenlerde. İnsan inanmak istemiyor; ama İstanbul’da denizi görmeyenlerin yaşadığı söyleniyor. 
İstanbul ülkenin en büyük getirim merkezi, ekonominin döndüğü yer… İktidar ve ortakları bunun bilincinde; bütün ağırlığını buraya vererek kazanmak isteyecek.. . Belki de kaderleri buna bağlı …
İstanbul’u beş yıldır yöneten Ekrem İmamoğlu’nun işi hiçte kolay değil… Önceki yerel seçimde arkasında muhalif partilerin; özellikle İyi Parti’nin ve Hadep’in desteği vardı. Kazandığı ilk seçimin yenilenmesi, mağdur duruma düşmesi, muhalefetin ve etnik gurupların desteğiyle büyük farka gitmişti. Bu kez bunun böyle olmayacağı açıkça görülüyor. İstanbul’da her türlü engellemelere karşı İmamoğlu belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra sosyal ve kültürel yönden büyük hizmet verdi. Gelirlerin büyük bölümünü İstanbulluların hizmetine yöneltti.  Ancak bir kaç televizyon ve basın organıyla bunun ne kadarının halka duyurabildiği tartışılır.
Bu kez İmamoğlu seçime tek başına giriyor.  Geçen seçimde onu destekleyenlerden hemen çoğu onun dışında gelişen olaylardan ötürü  yanında olmayacak… Anlaşılan İstanbul seçimi onunla AKP üst düzey yöneticileri arasında geçeceğe benziyor. 
Meral Akşener oğlum dediği İmamoğlu’nun karşısına aday çıkarıyor. Kürk kökenli seçmenlerin oylarını alan İmamoğlu’nun karşısına Selahattin Demirtaş’ın eşini DEM Partinin çıkarılacağı söyleniyor. Biraz garip değil mi? 
Bunun arkasında başka görüşmeler, pazarlıklar mı var?
 O da tam bilinmiyor, söylenenler kulis dedikodularından öteye gitmiyor.
CHP’de genel başkanlık değişiminden sonra anlaşılan partide kazan kaynıyor. Birçok yerin başkan adayları açıklanmadı. İnsan elinde olmadan düşünüyor; Özgür Özel, Kılıçdaroğlu'ndan yana olanları tasfiye mi ediyor?
Başarılı başkanlar harcanıyor mu?
Eskişehir’e Avrupai bir görünüm kazandıran, büyük hizmetleri olan, Türkiye’nin en sevilen başkanlarından Yılmaz Büyükerşen neden aday gösterilmedi?
Yaşı ilerledi, kendisi istemedi denilmesine insanlar inanmıyor. Tunç Soyer’in İzmir’den aday gösterilmeyişi de biraz garip değil mi?
Kısacası CHP’deki genel başkan değişiminin bu seçimi etkileyeceği açıkça görünüyor. Ayrıca parti içindeki çekişmelerin aday seçimlerini de etkilediği gün gibi açık…
E.İmamoğlu için biraz zor seçim olacak Oyların bölüneceği, bu bölünmenin de AKP’nin işine yarayacağı çok açık ve net…
Belki aramızda balık hafızalı olanlar vardır diye;  onlara 27 Mart 1994 İstanbul yerel seçimini hatırlatmak isterim.  O yerel seçime Doğruyol, Demokratik Sol, Sosyal Halkçı,  Anavatan, CHP, Refah, Milliyetçi Hareket, Büyük Birlik, Yeniden Doğuş, Sosyalist Birlik ayrı ayrı adaylarla katılmıştı. Doğru Yol Partisi Bedrettin Dalan’ı, aday göstermiş %15.46;  Demokratik Sol Parti Necdet Özkan’ı göstermiş % 12.38;  Anavatan Partisi İlhan Kesici’yi göstermiş %22.14: Sosyalist Halkçı  Zülfü Livaneli’yi göstermiş %20.3; Milliyetçi Hareket Ahmet Vefik Alp’i göstermiş %1.87; CHP Ertuğrul Günay’ı göstermiş % 1.4; Büyük Birlik Ahmet Hamdi Turgut’i-u göstermiş % 0.35; Millet Mustafa Fenit Edebali’yi göstermiş %0.32, Yenien Doğuş Hasan Celal Güzel’i göstermiş %0.21; Sosyalist Birlik i Aslan Başar Kafaoğlu’nu göstermiş %0.15, İşçi i Arslan Kılıç’ı göstermiş 0.15 oy almışlardı. Böylece oylar bölünmüş ve Refah Partisi adayı R.Tayyip Erdoğan %25.19 oy alarak aralarından sıyrılarak İstanbul Belediye Başkanı olmuştu.
Bu tabloyu incelerseniz sol partilerin veya sağ partilerin oylarının ayrı ayrı toplamı % 25’in üzerinde olduğunu görürsünüz.  Tarih tekerrür eder mi etmez mi bilemem ama oyların bölüneceği ve kazananında bıçak sırtı aradan sıyrılacağı açık…
Belediyecilik diğer seçimlere benzediği pek söylenemez.  Aklı başında halk kendisine yardım edecek kişileri seçer...  Belediyecilik bizim işimiz demekle de oy alınacağını sanmıyorum. Belediye Başkanlığında eğitim önemlidir.  Mimari, çevrecilik, sanat tarihi, arkeoloji, güzel sanatlar, ekonomi, hukuk gibi bilgileri özümsemiş olmalıdır. Yoksa belediyecilik çöp toplamakla, sokakları temizlemekle,  ruhsat vermekle sınırlanmamalıdır. Batının gelişmiş ülkelerine bakın; oradaki başkanlar ne yapıyor, iktidarlarına bağımlı mı, müstakil mi görürsünüz. Yeri gelmişken; çoğu kişinin üzeride durmadığı bir konuya da değinmek isterim; belediye meclis üyelerinin düzeyi de en azından başkan kadar önemlidir. Sonradan ah vah etmenin çaresi yok…
Yazıma Özdemir Asaf’ın bir şiiriyle son vermek isterim:
“Geleceğim bekle dedi, gitti
   Ben beklemedim, O da gelmedi
  Ölüm gibi bir şeydi;  ama kimse ölmedi.”

Bu yazı 2026 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum