içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Datça’ya özlem!

İki ayı aşkın süredir, Datça dışında Antalya, Adana ve İstanbul’daydım.  Bu süre içerisinde bilgisayarım yanımda olduğumdan yazılarımı ara vermeden sürdürdüm.  Basına ilk girdiğimde yazım üstatlarımızın bizlere verdiği öğütlerden birisi de; yazılarınıza ara verirseniz çabuk unutulursunuz; bu nedenle bizim meslek biraz nankördür. Sonrada öğütlerini sürdürmüşlerdi. Çok tutulan yazarda olsanız patronun sözünü dinlemezseniz veya ona yapılan baskılar olursa bir anda kendinizi kapı önünde bulursunuz du.  Çok şükür bu tür olaylarla hiç karşılaşmadım. Belki de bunun nedeni basına doğrudan doğruya mideden bağlı olmayışımdan kaynaklanmıştı.

Şimdi gelelim asıl konumuza;  Datça’dan ayrıldıktan sonra Antalya, Adana ve kayınvalidemin rahatsızlığı nedeniyle de İstanbul’a gitmek zorunda kaldım,

Bu yolculuklara çıkmadan önce Datça’nın bilinçsizce betonlaşmasından, yaz aylarında tatilci ve yazlıkçı yoğunluğundan, yöneticilerin çaresizliğinden sürekli su ve elektrik kesintilerinden bende şikâyet etmiş, yazılarımda yer vermiştim.. Datça’nın bütün olumsuzluklara rağmen özelliği bilinçsizce yitirilen bu şirin ilçeden uzaklaşınca özlediğimi hissettim. İstanbul’u fırtınalı, yağışlı bir havada terk ederken Datça’yı yaz aylarındaki havasıyla bıraktığım gibi bulmak beni biraz şaşırttı. Datça’daki halka açık yerel platformlarda haklı şikâyetlerini dile getirenlere gelin İstanbul’u görün ve birkaç gün orada yaşayın derim.

Adana ve Antalya havalimanları İstanbul Havalimanı karşılaştırılamayacak kadar düzenli olduğundan eziyet çekmeden orada uçağınıza binebiliyorsunuz. Şehrin hemen yakınındaki havalimanlarına kolayca ulaşabiliyorsunuz. Bu nedenle de İstanbul’dan Datça’ya dönüşümde otobüsü tercih ettim. Beş altı saat kaybediyorsunuz ama en azından bagaj parası dışında transfere para ödemiyorsunuz.

Bence Datça’nın en kötü yanlarından birisi de İstanbul, Adana ve Antalya fırınlarından çıkan ekmeklere, simitlere ve poğaçalara göre çok kalitesiz olmasıdır.  Datça’da gazetenizi anında buluyor, istediğiniz televizyon kanallarını izleyebiliyorsunuz. Oysa İstanbul Beylikdüzü’nde yirmi gün kaldım:  Migros ve ilçenin uzağındaki bir bayi dışında gazete satan büfelere rastlamadım. Kaldığım yerin televizyon uyduları ne gariptir ki; sizin istediğiniz kanallara göre ayarlanmamış. Özellikle bu süre içerisinde Tele 1 ve Flash TV’yi izleyemedim. Datça’da ise her kanalı rahatça izleme olanağımız var.

İstanbul’da dilediğim kanalları izlemekten, gazete bulamaktan mahrum kaldığımdan gündemi takip edemeden yazmaya çalıştım. Böyle olunca da iç politikadan uzak kaldım.

Datça’nın yıllardır çözülemeyen sorunlarından sağlık konusu diğer illerde çözülmüş; insanlar bu yönde şikâyet etmiyorlar. Her yerde uzman doktorların bulunduğu çok sayıda hastane var. Datça’da yaşayanlar biliyorlar; bir hastane var ama uzmanı yok denecek kadar az. Gelen uzman olursa kira pahalılığından ötürü kaçıp gidiyor.

Antalya, Adana ve Datça’da telefon eder etmez taksi kapınızda; İstanbul’da ise taksi bulabilmek adeta mucize… Şanslı olup da bulursanız fiyatlar cep yakıyor; Beylikdüzü-Esenler otogarı 800 Tl… İstanbul-Datça arası otobüs 1000 Tl,,,

Bilmem anlatabildim mi?

Datça’nın da pek çok eksiği, olumsuz yönleri var; ancak İstanbul ile karşılaştırdığınızda devede kulak gibi geldi bana…  

Yazıma bir atasözü ile son vermek isterim: Her güzelin bir kusuru vardır.

 

Bu yazı 2544 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum