içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Sultanların smacı, plasesi ve servisi!

Geçmiş yıllara baktığımda; çoğu kişisel olmak üzere kazanılan başarılardan sporun bazı dallarına ilgi duyduğum hatırlarım. O başarıların arkası gelmeyince de çoğumuz gibi bende futbola dönmüşümdür.

Gençlerin pek hatırladıklarını sanmasam da benim ve benden sonraki kuşakların bildiğini sanırım. II. Dünya Savaşı sonrasında 1948 Londra Olimpiyatlarında güreşte altın madalyaları toplayınca çoğumuzun gözleri güreşe çevrilmişti. Gerçekten o yıllarda sırtı mindere yapışmayan güreşçilerimiz vardı. Maçlarını sayı ile değil tuşla kazanmalarını isterdik. Onlar bizi öyle alıştırmışlardı.  Çocuk yaştaki bizler de onlar gibi olabilmek için mahallemizde akranlarımızla güreş tutardık…

O zamanlar Türkiye, İsveç ve Finlandiya güreş devleriydi. Milli güreş maçları yapılırdı. Bir süre sonra o güreşçilerimizin yerini alanlar aynı başarıyı onlar kadar gösteremedi. Kişisel çabalarla alınan altın ve gümüş madalyalarla teselli bulduk.

Anlaşılan köprülerin altında çok sular akmış; günümüzde Belgrad’da düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonasında güreşçilerimiz tel tel döküldüklerini görüp geçmişi hatırladık. Altına uzanmak bir yana, bronz alınması başarı sayılmıştı!..

Serbest güreşte son beş turnuvada sadece bir altın madalya kazanabilmişiz. (2022)  Belgrad’daki turnuvada Taha  Akgül  önceki unvanını koruyamayıp bronzda kaldı. Bizleri teselli etti!.

Yine bir zamanlar Bulgaristan’ın yetiştirdiği Türk pasaportu verdiğimiz Naim  Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’nun halterde aldıkları  altın madalyalarla gururlanmıştık!. Turgut Özal o yıllarda 1988 Seul Olimpiyatlarına onu özel uçakla göndermişti. Ne gariptir ki Milletler Ligi ve Avrupa Şampiyonluğunu kazanan ve 2024 Olimpiyatları için mücadele eden; kızlarımızı özel uçak bir yana tarifeli uçakla gönderdik. O haltercilerde podyumdan çekilince bizlerde halteri unuttuk..

Basketbolda 12 dev adam çıkmış, bizlerde onlara hayran kalmış, onlar gibi olmak istemiştik… Ne yazık ki, onlarda tarihe karıştılar. Şimdilerde uluslar arenasında ismimiz duyulmuyor..

Bu arada basında küçük bir haber olmaktan öteye gidemeyen uzak doğu sporlarında, yüzmede başarı kazananlarımız var. Onların isimlerini saraya davet edildiklerinde görüyor ve sonra unutuyoruz…

Çoğumuzun tutkusu futbolda ülkemiz yabancı futbolcular cenneti oldu. Takımlarımız neredeyse tam takım yabancılardan kuruluyor, kulüpler borç batağı içerisinde yüzüyor. Aralarında bir veya iki Türk futbolcusu sivrilirse seviniyoruz. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi gurbetçi futbolcular olmasa Milli Takım bile kurulamayacak…

Şimdilerde Atatürk’ün kızları dediğimiz filenin sultanlarıyla övünüyor, gurur duyuyoruz.

Uluslar Ligi ve Avrupa Şampiyonu olan A. Milli Kadın Voleybol Takımımız şimdi Tokyo’nun ev sahipliğindeki 2024 Paris Olimpiyat Oyunları elemeleri için B grubunda mücadele ediyor. Statüye göre üç eleme gurubunu ilk iki takım Paris’e gidecek…  Ülke tarihimizde spor alanında bizlere güzellikler yaşatan takımımız yirmi maçtır yenilmiyor. Elemelerde Porto Riko’yu, Bulgaristan’ı, Japonya’yı  3-0; Peru’yu,  Arjantin’i 3-1; En son bugün Brezilya’yı 3-0 yendiler. Şimdi önlerinde Japonya ve Belçika var.

Ulus olarak sporda böyle bir başarıyı özlemiştik. Bizlere bunları yaşatan Atatürk’ün kızları Ebrar, Zehra, Aslı, Vargas, Hande, Eda, Cansu, Derya,  Gizem, Ayça, İlkin, Kübra, Elif, Ayça, Simge ve takımımızı çalıştıran İtalyan Giovanni Guidetti’ye  ne kadar teşekkür etsek azdır.

Ne kadar çirkindir ki;  kızlarımızın başarısı cumhuriyete karşı, kadını insan yerine koymamak için direnen bazı kendini bilmez cahil cühelanın işine gelmemiş… Medyada sözüm ona Müslümanlık adına saçma sapan sözler söylüyorlar. Bunlardan din adamı olarak geçinen bir imam hakaretlerinin dozunu yükselterek bakın neler demiş:

“Müslüman sessiz kalırsa, adam her şeyi yapar. Bizim pısırıklığımızdan, sessizliğimizden istediği gibi at koşturuyorlar. İsme bak ya bir de sultan oldular. Böyle bir saçmalık yok. İşte böyle din törpüleniyor, iman gidiyor. Sen harama ne yapıyorsun şak şak tutuyorsun. Spor mu yok?

Peygamberin yaptığı sporu yap. Güreş tut, ata bin, ok at. Denizde yüz. Tabi Mahrem yerlerini göstermeden. Başörtülü futbolcuymuş, futbolun batsın senin. Allah böyle mi istiyor? 

Milletin önünde top oyna oranı buranı göster mi diyor? 

Allah tüm bedenini ört diyor. Ayetler sabittir, karşı gelirsen kâfir olursunuz.”

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına geçerken; bu ne cehalettir. Bunun gibi din adamları halka ne verebilir?

 İmamın bu söylediklerine medya ve sosyal medyada tepkiler birbirini izledi. Bu cahil insan görevine devam edecek mi, yargılanacak mı?

Bilemeyiz.

Bir değil iki değil; bu nasıl sapkınlıktır akıl almıyor. Bazı sapkınlarda kızların bacaklarına takmış. Erkekler onlara bakarken nefislerine yenik düşerlermiş. Bu zavallılar ne kadar çok şeyden tahrik oluyorlar; kimi dondurmadan, kimi hıyardan kimi de su damacanasından…

Kısacası bu çağ dışı gelişmemiş yaratıkların din adına kışkırtıcı konuşmaları gerçekten ürkütücü… Bütün bunların altında psikolojik bir bozukluk veya cinsel açlık yatıyor; kadının kadın olduğunu, başarılı, kültürlü olmalarını kabul edemiyorlar. Belki de çevrelerindekilerle karşılaştırıp bunalıma düşüyorlar.

Filenin sultanları ise onların söylediği abuk sabuk sözlere aldırmayıp plasesini, smacını, servisini atıyorlar.

İyi ki varsınız; filenin sultanları, sizlerle onur duyuyoruz. Atatürk’ün kızları çatlak seslere en güzel yanıtı verdiler.

Bu yazı 2544 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum